TÜM YAZILARI

Kurultay Gazetesi

Dünden Yarına Doğru
Neden Yanyana Değiliz
Güneydoğu Neden Böyle
Senet Mafyası Hakkında
Öğrenci Hareketleri
İdeal Askerleri Ve...
Bir Bayrak Rüzgâr...
Haydi Bu Oyunu Bozalım
Takke Düştü
MHP Gelecekten...
Özelleştirme Bakü...
İhtiras Kimin Diyeti ki...

Vadettiğimiz...

Burjuva Solcular Ve...
Liberalizm - Toplumculuk
Türk'ün Adaleti
Birgün Mutlaka

Bozkurtlar Ve Diğerleri

Ülkücülük Adaleti...
Yazılarımdan
Buzdağının İhtişamı
Eğri Yolda Doğru...
Siyasette Cironto Olmaz
Kim Kazanacak Yada...
İtidal
Yazık
Susmak Zamanı
Ülkü Ocağımız
6 Temmuz'da Aklanmak
Taşlar Yerine Oturuyor
Yeni Bir Başlangıca...
Yavuz Ve Midillli
Öncelikler
Nafile Gayretler
İl Kongreleri
İst. Kongresine Doğru
Kaderleri Birleştirmek
Olanlar Olabilecekler
Emeklerimiz, Çocuklar...
İst. Kongresi Hakkında
Bozkurt'un Adı MHP
Adrese Teslim Mektuplar
Şayet
Emperyalizmin Tarifeli...

Başkanlık Sistemi ve...

RP nin İki Yüzü
Yerel Yönetimler Yasası
23 Kasım'a Doğru
Başörtüsü, Eşber Ve...
Yiğidin Hakkı
 

KURULTAY GAZETESİ YAZILARI

 

ÖĞRENCİ HAREKETLERİ

22.11.1996

 

Üniversiteler yine karıştı.

Neticesinde “anarşi” olabilen bu hareketlerin tek potansiyel güç kaynağı öğrenciler değildir.Dalga dalga büyüyen, büyütülen bu hareketlere işçiler ve toplumun diğer bazı sosyal kesimleri de katılabilmektedir ama başlangıç için en müsait zemin üniversiteler olduğundan “masum öğrenci istekleri (!?)” ile gündeme girmekte ve bazılarınca hep “öğrenci hareketleri “ olarak isimlendirilmektedir.

Bize göre bu bir boyuttur. Bunu izleyen diğer boyutların neticesinde anarşizme ve uluslararası teröre varılabilmektedir. 70’li yılların ikinci yarısında “halklara özgürlük” diye bağıranların bu gün “kürt halkına özgürlük” diye bağırarak olayı “bölücü terör” boyutlarına taşımaları benzeyen bir sürecin ürünüdür.

Tarih sayfalarına geçen bütün ihtilalci düşünce ve hareketleri inceleyebilmek konuya şüphesiz ki ufuk kazandırır ama biz burada sadece 1968’den sonra bütün dünyada birden başlayan öğrenci hareketlerini Türkiye’deki gelişimi ve neticeleri itibariyle özetleyerek anlatabileceğiz.

Bunda amaç bu günlerde büyükşehirlerdeki üniversitelerde yeniden alevlendirilmeğe çalışılan öğrenci hareketlerinde senaryoları oynayanları, senaryoları hazırlayanları ve amaçlarını teşhir edebilmektir.

“Hür Dünya”nın egemen güçleri, Amerikan sermayeli çokuluslu şirketler sömürüldüklerinin farkına varan Ortadoğu ülkelerini ve gittikçe güçlenen, ABD menfaatleri için tehlike arzetmeye başlayan “Avrupa Birliği”ni denetim altında tutabilmek için yeni bir metod geliştirdi...Anarşi !..

Başlangıçta masum öğrenci istekleri maskesi ile sahneye konan bu oyun zaman içinde gelişerek asıl amacına hizmet edebilecek boyutlara ulaşır.

Gençlik hareketleri ilk kez 1968-69 öğrenim yılında Amerika’da adeta birdenbire ortaya çıkmış ve aynı öğrenim yılı içerisinde son bulmuştur. Oysa o yıllar içinde ABD gençliğinin tepki gösterdiği ırk ve refah eşitsizliği ve Vietnam’daki sömürgeci tavır örnekleri her zaman varolmuştur.”Bu dönemde Amerika’da karışıklık çıkan üniversite ve kolej sayısı 250’yi bulmuş, bunların arasında Harward, Columbia, Cornell gibi ciddiyetleri ile dünyaca ünlü üniversiteler de yer almıştır.” ( İ.Giritli - Öğrenci Hareketleri ve Ötesi ) Bu yıllarda öğrenci sayısının 7.000.000 olduğu ABD’de istatistiklere göre %2 yi bulmayan oranda aşırı solcu öğrenci bulunmaktadır fakat popüler konularda %8-10 civarında öğrencinin desteğini sağlayabilmektedirler. Bu 1968 için büyük rakamdır fakat ABD’deki öğrenci hareketlerinin diğerlerinden farkı toplumu tedirgin etmesine rağmen siyasi istikrarı etkilememiş olmasıdır.

Dikkat çeken bir başka husus ABD’de bir öğrenim yılı içinde başlayıp biten bu öğrenci hareketleri aynı yıl bir moda akımı gibi sirayet ettiği Fransa ve Türkiye’de süreç tamamlanmadan bitmemiştir.

Neden Fransa ve Türkiye ?

Çünkü gelişmekte olan ve 2. sanayi ihtilalini ABD’den önce gerçekleştireceğini iddia eden bir “Avrupa Birliği” fikri ABD’yi rahatsız etmiştir. ABD, Sovyet blokuna karşı güçlü bir Avrupa ister ama bu güç kendi çıkarları için tehlike oluşturduğunda ona boy biçmek gereği hasıl olmuştur. Bu ülkelerde istikrarı bozacak anarşiyi yaratmak için en uygun sıçrama zemini o günün De Gaulle Fransa’sıdır. Nitekim bu dönem Fransa’sında duvarlarda en çok görülen slogan “silahını elinden bırakmadan sevgilini kucakla” bu öğrenci hareketlerinin doğuşundaki genel karakteri gözler önüne sermektedir.

Ve Türkiye...Stratejik ve jeopolitik açıdan gelişmiş Dünya devletleri nezdinde ilgi odağı olan ülkemiz, az gelişmiş ve fakat petrol zengini Ortadoğu’nun pazar potansiyelini, daha önemlisi enerjinin hammaddesi olan petrol yataklarını, gereği hallerde denetleyebilmek için ( ki bu görüş Çekiç-Güç ve Irak’a ambargo ile teyid olmuştur ) ve bölge lideri konumu ile ABD’nin ilanihaye müttefik yönetimler isteyeceği bir ülkedir.

Bu sebeple, yönetimlerini hep belirleyebilmek ve denetleyebimek niyeti ile provakatör ajanlar ve çeşitli etki müesseseleri ile öğrenci-gençlik hareketlerini bir moda gibi ülkemize ihraç etmiş, istikrarı bozmuş ve sonrasında kendisine bağımlı güç odaklarını destekleyip gelişmelerini temin ederek gelecekteki ülke yönetimleri için belirleyici bir konum ve etkinlik kazanmalarını temin etmiştir.

70’li yıllarda bunları iddia olarak takdim etmekte idik ve anlatabilmekte zorluğumuz vardı. Ama bu gün neticeleri itibariyle bu gerçek yaşanmaktadır maalesef.

Biz yine de anarşinin o yılarda kimlere , ne için ve ne şekilde hizmet ettiğini o yılların örnekleri ile kısaca anlatmak gayretinde olacağız ;

Anarşi, mevcudiyetiyle sermaye düzenine ve ona bağlı olarak uluslararası sömürgeci sermayeye hizmet eder. Anarşi sayesinde üniversiteler ülkeye yetişmiş insan üreten eğitim merkezleri olmaktan çıkıp savaş meydanlarına dönüşür. Anarşi sayesinde yönetimler yatırım, üretim, istihdam, ihracat, sosyal adalet, sosyal güvenlik gibi ülkenin kalkınmaya ve refaha yönelik gerçek sorunlarından uzaklaştırılır ve kaosa sürüklenir. Anarşi sayesinde az gelişmiş ülkelerde tam bağımsızlık isteyen “milli kurtuluş hareketleri” sokağa çekilerek amaçlarından uzaklaştırılabilirler. Anarşi sayesinde egemen güçler sömürgeci anlaşmaları toplumun gözünden kolaylıkla saklayabilmekte, kamufle edebilmektedirler.

Bu gündem oluşturma ve asıl gündemi kamufle etme gayretlerinde her zaman en etkili kurum basın olmuştur.70’li yıllardaki anarşi olaylarında da bir kısım basın hep tahrikçi olmuştur. Basın ülkemizde hükümet, ordu, yargı benzeri güç odakları klasmanında (dünya normlarına göre alışılmışın dışında) birinci sıraya oturmuştur. Hükümetleri devirebilecek, generalleri darbeye sürükleyebilecek, ülkeyi savaşa sokabilecek bir güce erişmiştir. Ve bu güç, bazı istisnaları dışında devlet ve millet menfaatlerini gözetmek yerine bağımlı oldukları sermaye düzenine hizmet vermektedir.

Garip görünse bile ülkemize bir çok düşünce ve fikir akımı gibi “sol” da batıya açılan pencereden girdiği için esas itibariyle batıya hizmet etmiştir.70’li yılların ortalarında MİT ve CİA provakasyonları ile elliden fazla fraksiyona bölünen sol örgütlerin içinde KGB tarafından finanse edilip yönetilenler de mevcuttur. Neticede Rusya’nın sömürgeci ve yayılmacı emelleri bilinmektedir. Fakat birlikte bulandırdıkları denizden daha çok balık tutan ABD olmuştur.12 mart-12 eylül süreci ülkemizde kapitalizmin “dışabağımlı tekelleşme süreci” olmuştur. Bu gün Marksist-Leninist çizgide olduğunu iddia eden PKK bölücü terörünün arkasında da aynı sömürgeci batı vardır.

Şimdilerde üniversitelerimizde yeniden sahnelenen oyunların mazisi ve istikbali işte bunlardır.

İnancımız odur ki; ancak ülkücü kadroların iktidarı, ancak Milliyetçi-Toplumcu bir iktisadi sistem toplumsal barışı getirecektir.

Bu sebepten ötürü ülkücülerin iktidar olma mecburiyetleri vardır. Ve bu sebepledir ki bütün ülkücüler birarada, bir bayrak altında olabilmelidirler.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin !

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ