TÜM YAZILARI

Kurultay Gazetesi

Dünden Yarına Doğru
Neden Yanyana Değiliz
Güneydoğu Neden Böyle
Senet Mafyası Hakkında
Öğrenci Hareketleri
İdeal Askerleri Ve...
Bir Bayrak Rüzgâr...
Haydi Bu Oyunu Bozalım
Takke Düştü
MHP Gelecekten...
Özelleştirme Bakü...
İhtiras Kimin Diyeti ki...

Vadettiğimiz...

Burjuva Solcular Ve...
Liberalizm - Toplumculuk
Türk'ün Adaleti
Birgün Mutlaka

Bozkurtlar Ve Diğerleri

Ülkücülük Adaleti...
Yazılarımdan
Buzdağının İhtişamı
Eğri Yolda Doğru...
Siyasette Cironto Olmaz
Kim Kazanacak Yada...
İtidal
Yazık
Susmak Zamanı
Ülkü Ocağımız
6 Temmuz'da Aklanmak
Taşlar Yerine Oturuyor
Yeni Bir Başlangıca...
Yavuz Ve Midillli
Öncelikler
Nafile Gayretler
İl Kongreleri
İst. Kongresine Doğru
Kaderleri Birleştirmek
Olanlar Olabilecekler
Emeklerimiz, Çocuklar...
İst. Kongresi Hakkında
Bozkurt'un Adı MHP
Adrese Teslim Mektuplar
Şayet
Emperyalizmin Tarifeli...

Başkanlık Sistemi ve...

RP nin İki Yüzü
Yerel Yönetimler Yasası
23 Kasım'a Doğru
Başörtüsü, Eşber Ve...
Yiğidin Hakkı
 

KURULTAY GAZETESİ YAZILARI

 

KİM KAZANACAK YADA KAZANMALI

09.05.1997

 

10’dan fazla aday var. Daha da olacak gibi.

Seçim sisteminin 3 turlu olup son tura yasa gereği sadece en çok oyu alan iki adayın katılabileceğini öğrenmeden önce yaygın bir endişeye ben de katılıyordum.

Bütün Türkiye’de şimdiye kadar 35 ilde güncelleştirme bahanesi ile üyeleri silip 100-150 kişilik ısmarlama üyelerle yapılan ilçe kongrelerinde il delegelerini tesbit etmenin ve bunlarla yapılan il kongrelerinde genel merkez delegelerini belirlemenin bir hayırlı amaca hizmet ettiğini söyleyebilmek pek mümkün değil, daha çok artniyetleri olan bir hesaba dayalı organizasyonlar diye düşünmek gerek.

İlahi takdir, acı veren bir sebeple de olsa, ülkücülere bu oyunları bozma fırsatını vermiştir.

Camianın konuya ne kadar müdrik ve duyarlı olduğunu gözledikçe endişelerim umuda dönüşüyor. Bu duyarlılık o kadar ki, delegelerin aday tercih ederken “Kim gasp edilen hakları iade edebilir, kim yapılmış haksızlıkları giderip yapılacakların önüne geçebilir?” sorusunun cevabı kriterlerden birini teşkil etmekte.

Bu önemli...Benim bakış açımda da öncelikli yer sahibi.

Ama ben, bunu da içine alan ve gelecekteki bütün zamanların en belirleyici faktörü olması gereken bir kriteri hepsinden önde tutmayı tercih ediyorum.

Tam demokratik, katılımcı yönetim...

Alparslan Türkeş standartların çok üstünde vasıflara sahip olan bir insan, gerçek anlamıyla bir liderdi, bir başöğretmendi. Onun ülkenin her yerinde, toplumun her kesiminde, devletin her kurumunun her kademesinde öğrencileri vardı. Ona her yerden bilgiler akardı ve o bu bilgileri en iyi değerlendirebilme yeteneklerine sahipti.

Bunun içindir ki ülkücüler ona böylesine biat etmişlerdi.

Ama şimdi “Başbuğ” yok.

Ve kimsenin bu boşluğu doldurabilmek iddiası da yok.

O halde, şimdi yönetmek isteyenlerin hepsi birlikte yönetmek fikrine açık olmalılar. İstişareyi en öncelikli prensip olarak kabul etmeliler ve tam demokrasi vaadetmeliler.

Adaylardan hangisi bu konudaki vaadlerinde daha hassas ve daha samimi görünürse onun seçilebilme şansı daha çok olacaktır.

Bana göre de doğrusu budur.30 siyaset yaşına gelen hareketin mensupları istişare ile en sıhhatli doğruları yakalama şansına sahiptirler. Baskısız ve adaletli zeminlerde yapılan kongrelerden ulaşılan kurultayda en iyi yönetimi belirleme kabiliyetini haizdirler. Onlar ki; devleti yönetmeğe talip olan, bu hususta ehliyet ve liyakatlerini bildiğimiz, iddia ettiğimiz kadrolardır, bu güvene de layıktırlar.

Bu teşkilat topyekün bu doğruların farkındadır. Hepsi, ülkücü felsefenin öğretileri gereği, adaletten yana, istişareden yana, katılımcı demokrat yönetimlerden yanadırlar. Ve bu aday tercihlerinde şüphesiz en belirleyici faktör olacaktır.

Ve fakat, neticede ülkücülerin “Genel Başkan”ı yine bir ülkücü olacaktır.Hepsi bu hareketi iktidar yapmağa kilitlenmiş olan diğer “Genel Başkan Adayı” ülkücüler de başka görev makamlarında bu amaca hizmet etmeğe devam edeceklerdir.

Bu netice sistemin egemen çevrelerini ve onlara hizmet için varolan sistem partilerinin yönetimlerini üzecektir ama bunu değiştirebilme şansları yoktur.

Çünkü, düşünebilme ve üretebilme kabiliyetleri fevkalade yüksek bir camia ile karşı karşıyadırlar. Sovyetlerin sıcak denizlere inme planını bozup, Jirinovski’nin ifadesiyle onları Afganistan bataklığına gömülmeye iten ve yokoluşuna sebep olan bir hareketin ordusu ile karşı karşıyadırlar. İşkencelerden geçen, idamlar alan, yüzyıllar hüküm giyen ama bir tek hain ve itirafçı örnek vermeyen bir kahramanlık destanının kahramanları ile karşı karşıyadırlar.

MHP dağılır beklentisi olanların hevesleri kursaklarında kalacak.

Aksine, dün Başbuğ var diye rehavet içinde olanlar bu gün “Acaba ben ne yapmalıyım? Ben de birşeyler yapmalıyım..” diye bir hizmet alanı arayışında.

MHP’nin seçmen potansiyeline matuf sempati halkaları da suya düşen taşın oluşturduğu halkalar gibi dalga dalga büyüyüp genişlemektedir.

Ülkücülerin birlik zamanı gelmiştir.

Tarih Tanrı’nın emrettiği gibi yazılmağa devam edecektir. Türk’ün

Cihan hakimiyetine giden yolun yeni bir dönemecindeyiz. Ne badirelerden geçmiş olan bu hareket bu imtihanı da başarı ile verecektir. O kadar ki, dost-düşman herkes parmak ısıracaktır.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin !

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ