Önümüzde
il kongreleri var.Bu kongreler artık mutlaka tüzük ve hukuka uygun olacaktır.
Ama illaki “ülkücü vicdan”a da uygun olmalıdır. Binlerce
üyeyi silip 100-150 kişiyle ısmarlanmış ilçe kongreleri yapmak, oradan özellikle
- ve hatta sadece - genel merkez delegeleri belirlemeye dönük il kongreleri yapmak
tabii ki iyi niyetler taşıyan bir organizasyon teşebbüsleri değildi. Bu
zihniyetin bencilliğini 18 mayısta hareketin ve Türk milletinin geleceğinden 10
yılı çalarken de kahırla izledik. Şimdi
hiçbir ilde, hiçbir şartta bu zihniyet işbaşına gelememelidir. Ülkücü
irade - bütün hazırlanmış altyapılara rağmen - bu zihniyete tavrını koymuştur. Müstakbel
il kongrelerinde de bu tavır kendini gösterecek ve netice alacaktır umuyoruz.
Yine de bir gaflet olabilmesin diye söyleyeceklerimiz var ; Bütün
ülkücüler önümüzdeki il kongrelerine öncelikle seçim başarısı alabilecek yönetimler
oluşturabilmek niyetiyle yaklaşmalıdırlar. Bu
başarıyı, bunu öncelikle isteyen ve hedef edinenlerin elde edebilmeleri mümkündür
ancak. Yani, tek hesabı genel merkez delegelerini kendince belirleyip suyun başını
tutabilmek olanların, bunun için “illegalite” dahil her yolu mübah ve meşru sayanların,
seçim başarısına dönük öncelikli bir bakışları haliyle yoktur. Kendileri yönetmiyorsa
MHP’nin siyasi etkinliği onları ilgilendirmez. Çünkü bu siyasi kudret, ancak kişisel
ikbal beklentilerine tahvil olunabildikçe kıymet arzeder onlar için. Şimdi
idrak bu zihniyete karşı durmak icabettirir. Ola
ki genel başkan adaylarına angaje olmuş ülkücüler, illerde farklı aday ve listelerle
seçime gitmek gafletine düşerler, işte o zaman bu tehlikeli zihniyet geçit bulabilir. Bu
riski bertaraf etmek her ilin “ehl-i vukuf “unun görevidir. Ülkücünün vicdanını
sızlatacak kötü sonuçları yaşamamak için bunun idrakinde olanlar bunun gereklerini
yapmalıdırlar. Öncelikle
istişare heyetleri oluşturup bu heyetlerin tesbit ettiği müşterek doğruları tatbik
edebilmek üzere organizasyonlar gerçekleştirmelidirler. Devleti yönetmeğe talip
olanların elbette ki bu kabiliyetleri de vardır. Aslında
böyle artniyetli kişi ve gurupların tedbir ve teyakkuzu icabettirdiği haller dışında
bile, istişarelerle hazırlanan zeminlerde, bütün başkan adaylarını ve yakın çalışma
arkadaşlarını biraraya getirebilmek başarıyı yakınlaştırır. Amacının
hareketin başarısı olduğunu iddia ederek göreve talip olanların - bu beyanlarında
samimi iseler - birarada çalışabilmeyi kabullenmeleri, hatta tercih etmeleri gerekmez
mi? Bu konuları yine yazacağız...
Endişelerimiz camiamızın konuya ilgisini ve bilgisini yetersiz bulduğumuzdan elbette
ki değildir.Ama bir seçim dönemini daha kazara başarısız geçirmek Türkiye’ye ve
“Türk Dünyası”na çok ağır bir bedel ödetir. Bunun için riskleri sıfıra indirmek
lazımdır. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin ! |