“15
milyon nüfuslu İstanbul, medyanın merkezi olan, kültürün ve ticaretin de merkezi
olan İstanbul, bu özellikleri değerlendirebilenlere siyasi güç veren, değerlendiremeyenlerin
ise Anadolu’da oluşturabildikleri siyasi varlıklarına dahi balta vuran, kambur
olan İstanbul, partilerin merkez yönetimleri gibi, onlar kadar iyi yönetim kadrolarına
muhtaçtır. İstanbul iyi
yönetilirse ancak özlenenler gerçekleşir. İyi
yönetim İstanbul’un var olan bütün dinamiklerinden istifade edebilecek, bu hareketle
hayatının bir döneminde tanışmış olan herkesi yeniden bayrağın altında toplayabilecek
yönetimdir.” Bu satırlar
“Başbuğ”un ölümü öncesinde İstanbul’da başlamış olan ve onun ölümüyle akamete
uğrayan kongre sürecinin öncesinde “Kurultay”da yayınlanmış “Vadettiğimiz demokrasiyi
yaşamak” başlıklı yazımızdan. Şimdi
o başlangıca geri döndük. Gerçi henüz resmen kongre süreci başlamış, tarihi ilan
edilmiş değilse de, İstanbul’un ve muhtemeldir ki kongresini yapmamış olan bütün
illerin ülkücü kamuoyunun öncelikli gündemi önlerindeki il kongreleridir. İstanbul,
yukarıdaki satırlarda belirttiğimiz özelliklerinden ötürü hareketin geleceğine
münhasır bütün diğer illerin ötesinde bir önem arzetmektedir. Biz
ilgililerine, öncelikle İstanbul için ama aynı zamanda bütün diğer illerin kongreleri
için - bilinenleri hatırlatarak - bazı tavsiyelerde bulunmak istiyoruz.... Başkan
olabilmek arzusu herkes için ağır bir göreve talip olmaktır. Özellikle daha geniş
yerleşim sahasına ve daha kalabalık nüfusa sahip olan büyükşehirlerde göreve talip
olanlar için 24 saatini harekete vakfetmektir. İşinden, ailesinden ve tüm sosyal
yaşantısından azami ölçülerde uzak kalmaktır. Bu
ağır yüke talip olmak bizce çok saygıdeğer bir davranıştır. “Aday
olayım da nam olsun, seçilebilmek şart değil” yaklaşımında olanlar ve şayet var
ise bir menfaat çarkı oluşturmanın peşinde olanlar bu hitabımızın dışındadır.
Biz niyetleri ve kabiliyetleri itibariyle camianın kabulüne mazhar olabileceklerden
söz ediyoruz. MHP’nin başarılarını
amaç edindiğini söyleyen insanlar bunda samimi iseler dayanışma içinde olabilmelidirler. MHP’nin
başarıları için hizmete aday olan herkes öncelikle bir diğer adayla görüşmeye
ve istişarelere açık olmalıdır. Bir
büyükşehir için diyelim ki üç yada beş başkan adayı var. Bunların herbirinin de
listelerinde bir diğerinin listesinde bulunmayan üç yada beş, yüksek vasıflı çalışma
arkadaşları var. Sadece bir listenin kazanacağı bu yarışta beş listenin varolduğunu
sayarsak, diğer dört listede hepsi başkan olmağa layık dört kişi ile birlikte
üstün vasıflı, çok yeterlikli 10-15 kadar da kurmay kadro yönetimin dışında kalacaktır.
Üç liste bile olsa bu sayı 8-10 kişi olur. İşte
bu üzücü bir sonuçtur. Bu akıllı insanlar nefislerine mağlup olmayıp bütün yüksek
vasıflı insanların birarada görev yapmalarını temine mecburdular. Üçü,
beşi birden başkan olamazlar ama bu hareket herbirinden ve yüksek vasıflı çalışma
arkadaşlarından istifade hakkına sahiptir. Bunun
da yolu geniş kapsamlı bir iştişari zeminde buluşmaktan geçer. Bütün
başkan adaylarının, ilçe başkanlarının, delegelerin ve “ehl-i vukuf”un iştirakiyle,
bu amaca yönelik yapılanmanın tarzı ve metodları tartışılabilmelidir. Bu
şekilde, aynı amaca hizmet etmeye çalışan ve farklı metodları tercih eden değerli
insanların tartışarak “müşterek doğru”yu, yani en isabetli yapılanma tarzını ve
en ideal stratejileri tesbit edebilme şansı olacaktır. Yine
bu şekilde kamplaşmalar, küskünlükler ve bunun getirdiği kuvvet kaybı engellenmiş
olacaktır. Bütün illerde,
özellikle İstanbul ve ve diğer büyükşehirlerde ehliyeti, liyakati, ünvanı yeterlik
arzeden insanların öncülüğünde, bir an önce, bu prensipleri içeren geniş istişare
zeminleri oluşturulmalıdır. Bu
organizasyonların mimarları öncelikle iki büyük saygıya hak kazanacaklardır ; Rüzgarın
- herşeye rağmen - MHP lehine estiği bu şartları müstakbel seçimin arifesinde
en az güç kaybı ile, en büyük dayanışma ile ve en isabetli tesbitlerle oluşturulmuş
yönetimler, en iyi şekilde değerlendirecektir, iktidarın ufukta göründüğü bu kıymetli
zamanda MHP ve Türkiye için en iyi neticeleri alabilecektir. Ve
bir diğer husus, özellikle büyükşehirlerde geniş zeminli istişarelerle en başarılı
yönetimi işbaşına getirebilme kabiliyetini bir kez kazandığımızda bu gelenekselleşebilecek,
gelecek yönetimlerin de metodu olacaktır. Şimdi
biz bu organizasyonların öncüleri olabileceklere görevlerini hatırlatıyoruz ve
bütün camiayı da onlara yardımcı olmağa davet ediyoruz. Tanrı Türk’ü
korusun ve yüceltsin ! |