TÜM YAZILARI

Kurultay Gazetesi

Dünden Yarına Doğru
Neden Yanyana Değiliz
Güneydoğu Neden Böyle
Senet Mafyası Hakkında
Öğrenci Hareketleri
İdeal Askerleri Ve...
Bir Bayrak Rüzgâr...
Haydi Bu Oyunu Bozalım
Takke Düştü
MHP Gelecekten...
Özelleştirme Bakü...
İhtiras Kimin Diyeti ki...

Vadettiğimiz...

Burjuva Solcular Ve...
Liberalizm - Toplumculuk
Türk'ün Adaleti
Birgün Mutlaka

Bozkurtlar Ve Diğerleri

Ülkücülük Adaleti...
Yazılarımdan
Buzdağının İhtişamı
Eğri Yolda Doğru...
Siyasette Cironto Olmaz
Kim Kazanacak Yada...
İtidal
Yazık
Susmak Zamanı
Ülkü Ocağımız
6 Temmuz'da Aklanmak
Taşlar Yerine Oturuyor
Yeni Bir Başlangıca...
Yavuz Ve Midillli
Öncelikler
Nafile Gayretler
İl Kongreleri
İst. Kongresine Doğru
Kaderleri Birleştirmek
Olanlar Olabilecekler
Emeklerimiz, Çocuklar...
İst. Kongresi Hakkında
Bozkurt'un Adı MHP
Adrese Teslim Mektuplar
Şayet
Emperyalizmin Tarifeli...

Başkanlık Sistemi ve...

RP nin İki Yüzü
Yerel Yönetimler Yasası
23 Kasım'a Doğru
Başörtüsü, Eşber Ve...
Yiğidin Hakkı
 

KURULTAY GAZETESİ YAZILARI

 

SENET MAFYASI HAKKINDA

16.11.1996

 

Onları anlayabiliyoruz...Geç tahakkuk eden adalet adalet olmaktan çıkıyor ve alacaklılar bazen çaresizliklerine o kadar öfkeleniyorlar ki “benim paramı ben yiyemiyorsam beni dolandırana da yar olmasın” diyerek, konu ettiğimiz aracılara bazıları bütün alacaklarını hibe ediyorlar. Fakat piyasanın yarı yarıya olduğu herkesçe biliniyor.

Maalesef devletin bu sahadaki aczi, hukuk sisteminin kifayetsizliği, bir sektör doğurmuştur, “çek senet tahsilatçılığı”.Bu sahada çalışanlar eski “Dev-Sol”cular veya başka solcular olabilirler, eskiden Ülkü Ocakları ile bağı olanlardan da olabilirler, ya da dini imanı para olan apolitik insanlar da olabilirler.

Fakat bunu yapanlar “ülkücü” olamazlar.

Neden olamazlar? Çünkü “ülkücülük” kelime karşılığı olarak Türkçe’ye Fransızca’dan yerleşmiş olan “idealizm” ile eş anlamlıdır. İdealistlik, saygıdeğer bir amacı kişisel menfaatlere tercih edebilmektir. İdealistlik ile bir alacağın tahsili için kiralanabilen insanlar ne kadar bağdaşabilir.

Duyuyoruz ki bu şahısların bazıları alacak tahsiline gittikleri zaman “biz ülkücüyüz” diyorlarmış. (Borçluların neden “biz daha çok ülkücüyüz” demediklerini de aklımız almıyor, madem ki ülkücüyüz demekle ülkücü olunabiliyor?! )

Şimdi bu ifadeden kasıt ne? “Biz ülkücüyüz” diyenler acaba çok kalabalık olduklarını, arkalarında sayısı belirsiz bir ordunun, yani ülkücü teşkilatların bulunduğunu ve bundan dolayı dayanılmaz bir güce sahip olduklarını mı söylemek istiyorlar. Hayır, onlar kaç tane kiralık insan yanyana iseler hepsi o kadardırlar. Arkalarında öyle ideolojik teşkilatlar falan yoktur. Hatta teşkilat ismi kullanmaya teşebbüs edenler, bizzat adını kullandıkları teşkilatlar tarafından bulunarak bu davranışlarından vazgeçirilmektedirler.

Bir de bu ve benzeri gayrımeşru işkollarını değerlendirirken ülkücülük sıfatını ve herhangi bir teşkilatın ismini kullanmadıkları halde mazilerinde bu teşkilatla ve camia ile bir bağı olduğu için medya tarafından “ülkücü mafya” ve ülkücü baba” diye lanse edilen insanlar var ki onlar da ( belki istemedikleri halde ) bu ideolojik harekete zarar vermektedirler.

Bize göre bu hareket topluma ne olduğunu tam olarak anlatabildiği gün ne olmadığı da ortaya çıkacak ve bu olumsuz imajdan da kurtulacaktır.

NEDEN DEVRİMCİ DEĞİL DE ÜLKÜCÜ MAFYA ?

Bu soruya cevaben hemen söylenebilecek bir şey vardır ; “kamuoyu” oluşturan müessese medyadır ve medyada ülkücü hareketin lobisi yoktur, devrimcilik ise her kademedeki medya mensuplarının büyük çoğunluğunun kravat gibi bir medeniyet göstergesi olarak kullandığı aksesuardır. Bu ilişki samimi değildir, art alanda hesaplar güden bir ilişkidir.

Medyanın bu yapısı “ülkücü mafya-ülkücü baba” yakıştırmaları için bir sebeptir ama tek sebep değildir.

Bir başka sebep daha var ki, belki asıl sebeptir ve diğer sebeplere kaynak olan ana sebeptir ;

Bize göre, devlet illegal sektörlerdeki büyük gelir imkanlarının Dev-Sol ve PKK gibi kendisine kurşun sıkan örgütlere kaynak teşkil etmesini istemiyor. Bunda da haklıdır.

“12 eylül” sonrasında idari mekanizmanın devlet menfaatleri ve toplumsal çıkarlar adına mağdur ettiği 70’li yılların “vatan bekçileri”, bundan duydukları hayal kırıklığı ile çeyrek ömürlerini ceza yatan insanlar, yeniden hayata başladıklarında ayak uydurmakta güçlük çektiler. Genellikle üniversite bitmemiş, ünvan yok, meslek yok, dünyaya bakış açısı olarak da herkes gibi yaşayabilmek için bir hazırlık yok. Bir tek vasıf var ; ideolojik savaş yıllarının ve sonrasındaki cezaevi hayatlarının ya da kaçak yaşanan zamanların kazandırdığı bağışıklık ile, tecrübe ve cesaret ile, tehlikeli bir hayat tarzını kabullenebilmek..

İşte bu insanlardan bazıları, devletin ilgili kurumlarının belki gözünü yumması ile, belki zaman zaman destek olması ile yol bulmuş yürümüş. Başlangıçtaki beş on kişilik teşkilatları ile giderek güçlenmişler ve bu gayrımeşru sektörlerde söz sahibi olmuşlar.

Biz isterdik ki devletin ve sistemin böyle zaafları olmasın, hukuk tam işlesin, adalet gecikmesin, sosyal güvenlik tam tahakkuk etsin, eğitim bütünüyle milli olabilsin, basın ve sivil toplum örgütleri ve diğer güç odakları devletin yanında olsun, devleti zaafa uğratmasın ve bu illegal sektörler hiç oluşmasın.

Ama var ve birileri buraların ekmeğini yiyecek.
PKK’lılar hariç hiçkimse bu gelir kaynaklarının PKK’ya akmasını istemez. Biz de istemiyoruz, devlet de istemez. Hadisenin özü budur.

Müsterih olunacak bir şey vardır, bu kabil insanlar kişisel menfaatleri için devlet ve millet aleyhine şeyler yapmazlar.

Muhtemeldir ki devletin bazı birim ve kurumları bu insanlardan bazılarını zaman zaman devlet menfaatleri için değerlendirmektedirler. Çünkü değişik kaynaklardan bunlar sıkça iddia edilmektedir. Böyle olması her iki taraf açısından da ayıpladığımız bir husus değildir. Ama tercih ettiğimiz şekil de bu değildir.Keşki bunlara ihtiyaç duyulmasaydı.

Ülkemiz ve ulusumuz muhteşem bir geleceğin “Türk Birliği”nin arifesinde bin türlü düşmanla boğuşurken yaşanan zorluklar ve zorakiliklerdir bunlar. Bir gün biteceğine inancımız tamdır.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin !

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ