Emperyalizm ülkemize kara, hava, deniz
taşıma vasıtaları ile tarifeli seferler başlattı. Musa
Anter treni Türk milletinin yoğun tepkisi üzerine sınırlarımızdan giremeyince,
bölücüler parça bölük uçaklarla geldiler ve istediklerini pek bulamadan kuyrukları
apışaralarında geri döndüler. “Sevr”i
gömüldüğü yerden çıkarmayı hayal edenler kara ve hava seferlerinden istedikleri
neticeyi alamayınca bu kez bir başka kisve ile deniz seferi düzenlediler. Papazın
gemisi Elefteros Venizelos bir Yunan gemisidir. Şu
sıralar ağızları salyalı demeçlerle paçamıza dalaşan Yunanlıların, üçte biri Türk
kıyısı olan ve kendilerini de hiç alakadar etmeyen Karadeniz için iyilik düşüneceklerini
sanan varsa aptaldır.( Birçok yazısını beğeniyle okuduğum Zeynep Göğüş’ü bu genellemenin
dışında tutabilmek isterdim.) Tam
bu seferin öncesinde, internette, tarihin kül olmuş sayfalarındaki Rum-Pontus
devletini Türkiye sınırları içinde var gösteren Yunan menşe’li haritaların yayınlanması
da tesadüf değildir.Hatta bu sıralar PKK nın karadeniz yaylalarına dönük faaliyetler
göstermesi de tesadüf değildir. Bu
nifak gemisinin yolcuları, papazlar, tarihçiler, bir kısım gazeteciler, bazı işadamları
ve birkaç avrupalı siyasetçi. Ve
bu seferin sloganı da “Karadeniz’i kurtaralım”... Sorulduğunda
bu “kurtarma”nın çevre amaçlı olduğunu söylüyorlar ama ne denizi kirleten fabrika
atıklarına ilişkin bir söylem ve yaptırım gayretleri var ne ekolojik dengeyi bozan
bilinçsiz avlanma metodlarını gündeme getiriyorlar.Zaten bu konularda konuşabilecek
doğa ve çevrebilimciler yok aralarında. Trabzon
valiliğinden izin alamadıkları için gerçekleştiremedikleri programlarında da çevre
ile hiç alakası olmayan manastır ziyareti ve dini törenler var.Niyetlerinin hiçte
çevre ile alakalı olmadığı aşikar. Etnik
ve dini bölücülük tohumlarını serpiştirebilmek amaçları için bütün altyapıyı hazırladıklarını
sanıyorlardı ama Türk’ün iman dolu göğsüne çarptılar.Ülkücülerin öncülük yaptığı
millet direnişi Pontus hayalcilerinin topraklarımıza ayak basmasına izin vermedi Gemiye
davet edilen ve bu konudaki yazılarını ibretle izlediğimiz köşeyazarlarının çoğunun
“eski tüfek” solcular olması da manidardır. 6.Filo’nun
3-5 askerini dolmabahçe kıyılarında denize itelediler diye onyıllardır kendilerini
halk kahramanıilan edenlerin ne oldu da kıblesi değişti? Bunlar
kimin gemisine binerlerse onun düdüğünü öttürüyorlar. Şu
Aydın Doğan bunlara iyi yapıyor; Nerede
bir eli kalem tutan eski solcu varsa gazetelerinden birinde bir köşe veriyor,
iyi de bir maaş, eskiden kapitalizme ve onun ( Aydın Doğan benzeri ) yerli işbirlikçilerine
sövüp sayanlar, kurşun atanlar, şimdi onların adına kuru-sıkı atıyorlar. Ne ısmarlanırsa
onu yazıyorlar. Rahmi Koç’a
gelince...O bir “Yehova Şahidi”dir. Herkes
onun ne demeye herdefasında böyle kirli bulanık işlerin içinde olduğunu merak
ediyor diye bu az bilineni yazdık. Herşeye
rağmen, hırçın Karadeniz, rüzgarlarda dalgalanan Türk bayrağının önünde çırpınarak
toprağa kapanmağa sonsuza kadar devam edecektir. Tanrı Türk’ü korusun
ve yüceltsin ! |