TÜM YAZILARI

Kurultay Gazetesi

Dünden Yarına Doğru
Neden Yanyana Değiliz
Güneydoğu Neden Böyle
Senet Mafyası Hakkında
Öğrenci Hareketleri
İdeal Askerleri Ve...
Bir Bayrak Rüzgâr...
Haydi Bu Oyunu Bozalım
Takke Düştü
MHP Gelecekten...
Özelleştirme Bakü...
İhtiras Kimin Diyeti ki...

Vadettiğimiz...

Burjuva Solcular Ve...
Liberalizm - Toplumculuk
Türk'ün Adaleti
Birgün Mutlaka

Bozkurtlar Ve Diğerleri

Ülkücülük Adaleti...
Yazılarımdan
Buzdağının İhtişamı
Eğri Yolda Doğru...
Siyasette Cironto Olmaz
Kim Kazanacak Yada...
İtidal
Yazık
Susmak Zamanı
Ülkü Ocağımız
6 Temmuz'da Aklanmak
Taşlar Yerine Oturuyor
Yeni Bir Başlangıca...
Yavuz Ve Midillli
Öncelikler
Nafile Gayretler
İl Kongreleri
İst. Kongresine Doğru
Kaderleri Birleştirmek
Olanlar Olabilecekler
Emeklerimiz, Çocuklar...
İst. Kongresi Hakkında
Bozkurt'un Adı MHP
Adrese Teslim Mektuplar
Şayet
Emperyalizmin Tarifeli...

Başkanlık Sistemi ve...

RP nin İki Yüzü
Yerel Yönetimler Yasası
23 Kasım'a Doğru
Başörtüsü, Eşber Ve...
Yiğidin Hakkı
 

KURULTAY GAZETESİ YAZILARI

 

RP NİN İKİ YÜZÜ

13.10.1997

 

Riyakarlığın adı takiyye oldu.

Kimileri RP’nin iktidarda gerçek yüzünü gösterdiğini söylüyor, kimileri ise ( örneğin Mesut Yılmaz ) RP’nin tam iktidar için yatırım yaptığını, muhalefet dönemlerindeki söylemleri ile çelişen, hatta zıt uygulamalarla iktidarda meşrulaşmak gayretinde olduğunu söylüyor.

RP’nin ve Erbakan’ın söylem ve uygulamalarındaki bu tenakuz medyaya ve özellikle karikatüristlere sürekli konu oluyor ama Erbakan’ın ve RP’lilerin pişkinliği hayret verici.

RP ve Erbakan’ın gerçek yüzünün iktidardaki mi yoksa muhalafetteki yüzü mü olduğu sorusuna herkes gibi bizim de verecek bir cevabımız vardır ama, daha dikkate değer bulduğumuz Erbakan ve kurmaylarının yüzsüzlüğüdür.

Biz bu Erbakan’ı MC dönemlerinden de tasdikli olarak tanırız.Hatta 1. ve 2. MC’ler öncesi üniversite yıllarımızda MSP ( RP’nin o zamanki adı ) yandaşı gençlerin kaypak ve riyakar tavırları gelecek günlerin göstergesi olmuştu o günleri yaşayanlara.

MC iktidarlarında, Erbakan’ın seçim vaadlerinde yer alan konuların dahi hükümet tarafından uygulamaya konma teşebbüsleri olduğunda, “karşılığında filan genel müdürlüğü vermezseniz ben bu kararnameye imza atmam” tavırlarını, Demirel ve Türkeş’in yakın çevrelerinde Erbakan’la ilgili sohbetlerinde halen hayretle anlattıklarını duymaktayız.O kadar ki ; Demirel 80’li yıllardaki siyaset yasağı sonrasında yeniden hükümet kurma görevi aldığında, sağ basının topyekün baskısına, hatta herkesin bu iş kaçınılmaz gözüyle bakmasına rağmen MHP ve IDP ittifaklı RP ile hükümet kurmak yerine, içinde HEP ( bu günkü HADEP ) in bulunduğu SHP ile ortaklığa giderek SHP’liler dahil herkesi şaşırtırken kişisel sohbetlerde dile getirdiği tek gerekçenin, Erbakan’ın “fevkalade uyumsuz ve asla güvenilmez bir kişi olduğu” bahse konudur.

Demirel’e çok yakın köşe yazarları onun bu kararına mesnet teşkil eden kanaatiyle ilgili anektodlarını zaman zaman satıraralarında okuyucularına aktarmaktadırlar.

Hasılı 70’li yıllarda siyaseti izleyenler Erbakan’ın ne olup ne olmadığını o günlerden bilirler.O Erbakan ki , daha 70’li yıllardaki seçimlerde söylemeye başlamıştı, son seçim dahil her seçim duyduk ağzından, “bu bir seçim değildir, bu müslüman olanlarla olmayanların sayımıdır” diyerek kendisine oy vermeyenleri tümden kafir ilan etmiştir.

Bu sakat mantık, toplumun dini duygularını istismar etmek niyetinin en bariz göstergesidir.Ama bu tek gösterge değildir, sayısız çarpıcı örnekten biridir.

İlk aklımıza gelen, faizde batan “Bosna paraları”...

Bu Refah değilmidir ki, Bosna’daki katliamda parçalanmış insan bedenlerinin fotoğraflarını afiş yaparak evlerimizin, işyerlerimizin karşısına yapıştırdıktan sonra incinmiş yüreklerimizin üzerine eli makbuzlu ordularını gönderen?Özellikle Almanya’daki yurtdaşlarımızdan temin edilen milyonlarca mark dahil bütün yardımseverlerin parasını biz Bosna için silah ve cephane oldu, yaralılara ilaç oldu diye bilirken RP’nin mutemedi adına faize yatırıldığını ilahi bir tesadüf eseri, bu “yüksek faiz”ci banka batınca öğrenmiş olduk.Ama Erbakan pişkin pişkin “sizi gidi faizciler, sizi gidi rantiyeciler..” diye sataşmalarına devam etmekte.

Eşi Nermin hanım da siyasete yakın.Başbakan eşi olarak RP’li hanımlara yaptığı bir konuşmada konuttaki israfı önlediklerini, böylece herkesin hayali dediği “denk bütçe”ye kaynak yarattıklarını söylerken, kızlarına yaptıkları masal gibi düğünü hatırladık birden.Erbakan’ın memur maaşından nasıl temin ettiğini açıklamakta güçlük çektiği muazzam servetine yakışan bir düğündü doğrusu.


Hac mevsiminde ve kurban bayramlarında her yıl devlet kurumları ile RP teşkilatlarının çekişmesi yaşanır.Herkes bilir ki hac organizasyonları ve kurban derileri RP’nin önemli gelir kaynaklarındandır.

Gerçi ( faizde batan Bosna paraları gibi ) herkesin bilmediği başka gelir kaynakları da vardır ya, onların da zaman zaman bombası patlamaktadır.Erbakan’ın olaylı Libya ziyaretinde, Kaddafi’nin hakaretlerine seçim zamanında almış olduğu yüklü yardım çekinin hatırına tahammül ettiğini hasbel kader öğrendik.Bakarsınız bir gün RABITA ile ilişkisini de öğreniveririz.

İmamı bu olan cemaatin, seçimlerde sandık çalarak sahte oylarla seçimler kazandıklarını (iptal edilen Fatih seçimi gibi), Kur’an üzerine yemin verdirerek kişi başına yarım altın lira (rüşvet) karşılığında oy sözü aldıklarını, buna benziyen türlü çirkinlikler yaptıklarını da biliyoruz.

Faiz haram diye “kar payı” icat ettiler (kimi kandırıyorlarsa), vergi vermemek ve devleti dolandırmak için ise bahaneleri; “dar-ül harp’teyiz, mübahtır”(!). Zina için ise bir gecelik imam nikahları çözüm olmuş.

Bu kokuşmuşluğa rağmen bu insanların dürüstlük adına, İslam adına sahne alabilmeleri hayret vericidir.

Bana göre dini kisve ile menfaat temin etmek, yani “din ticareti” yapmak kadın ticareti yapmaktan daha aşağılıktır.Fetva mercii değilim ama daha da günah olduğunu zannediyorum.

Allah’ın hikmetinden sual olunmaz.Bütün bunlara rağmen bu insanlara iktidar kudreti nasip etmesi ola ki teşhir içindir, hala göremeyen gözler de görsün içindir ;

Bu Erbakan ki, başbakan olabilmek için, her türlü hakareti yakıştırdığı, hırsızlığını diline doladığı, yolsuzluk dosyalarını meclise verdiği Çiller ile ortaklık yapmakta bile bir beis görmemiştir.

Bu Erbakan ki, iktidar öncesi “ihanet anlaşması” olarak nitelediği, “biz iktidar olursak yırtıp çöpe atacağız” diye söz ettiği İsraile uçuş eğitimi imkanı veren anlaşmayı kabullenmekten öte daha kapsamlı bir ikinci anlaşma daha imzaladı.Önceki anlaşma ihanet idiyse bu ne ola?

Bu Erbakan ki, muhalefette iken “Çekiç-güç” konusunda partisiyle birlikte net bir menfi tavıra sahipken iktidar olduklarında, ANAP’ın bir aylık süreye indirdiği Çekiç-güç oylamasını 5 ay için olumlu olarak oylamış, buna gerekçe olarak da “güvence aldık, hemen yarın Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattını açacaklar, biz oradan para kazanacağız, karşılığında da Çekiç-güç’e son olarak 5 aylık süre verdik”dedi.Boru hattını hemen açmadılar.Zaten konuyla ilgilenenler bilirler ki boru hattının açılma kararını verecek olan B.M. bunu Irak’ın bazı şartları kabullenmesine endekslemişlerdir.Beş ay sonra Çekiç-güç’ün yeniden oylanacağı gün bakalım neler yaşayacağız?

Evet.. REFAHYOL iktidarı onca yaşanmış ve yaşanacak zararlarına rağmen, milletin RP’yi tanıma şansı bulması açısından faydalı olmuştur kanaatindeyiz.

Bu Erbakan ölmeden bir defa başbakanlık yapmayı kafasına öylesine koymuştu ki, bunun bedeli ne olsa öderdi.Hırsından artık hırçınlaşmış, “ben iktidarı alacağım, kanlı mı olacak kansız mı ona siz karar verin” diye ülkenin nüfuz müesseselerini tehdit etmeğe başlamıştı.

Oysa biz hatırlarız, Güngör Mengi de, sonra Ertuğrul Özkök de yazmıştı; Kızılcahamam’da, Boyabat’ta, Ezine’de toplu halk hareketleri toplumsal patlamaları işaret ederken, Türkeş’in istese bu atmosferde bir halk ihtilali gerçekleştirebilecek gücü olduğunu ve fakat bütün parti liderlerinin itiş-didiş kavgaları devam ederken Türkeş’in seçkin bir devlet ve siyaset adamı olarak herkese itidal tavsiye ettiğini, birlik çağrıları yaptığını.Her iki yazar da kendileri farklı düşünce çizgisinde oldukları halde, Türkeş’in bu davranışının fevkalade takdire layık olduğuna işaret etmişlerdi.

Bir gün asil davranışlar ödülünü alacaktır ve riyakarlar da cezasını bulacaktır umarız.

Tanrı Türk’ü korusun ve Yüceltsin !
 

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ