27 / 01 / 199
Arada bir nereden geldiği belli olmayan esintilere
kapılıp “anayasal vatandaşlık" gibi savruk fikirler
ürettiğine şahit olduğumuz Cumhurbaşkanımızın şimdi de “
eyalet modeli”ni önermesiyle, bir yıldan fazladır
hazırlıkları yapılan “yerel yönetimler yasası” bir
seçimin öncesinde yeniden kamuoyunun gündeminde.
Meclis gündeminin de en ön sıralarında.
Henüz muhtevası tam açıklanmamış bu yasanın, tamda
seçimin arifesinde
Emanetçi bir çeyrek hükümetin idaresinde gündeme
getirilmesinin esprisi ne ola?
Yangından mal kaçırmak isteyen mi var ? Hele bir seçim
olsun, taşlar yerine otursun, her yasa teklifi gibi bu
da irdelenir ve gereği yapılır.
Bu düşüncemize rağmen konuya mahsus görüşlerimizi dile
getirmekte fayda görüyoruz.
Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının
artırılması, merkezi devlet otoritesinin hantal
yapısından kurtulmak, bürokratik işleyişe hız vermek,
hizmeti daha çabuk ve sıhhatli hale getirmek amacıyla,
belediyelere ve il özel idarelerine daha fazla insiyatif
verilmesi prensipte karşı olabileceğimiz bir şey
değildir.
Daha demokrat ve daha sosyal bir devlet bizim
özlemimizdir. Hatta vaadimizdir.
Ama konjonktür önemlidir.
Doğru şeyler doğru zamanda yapıldığı için doğru olurlar.
Üşümemek için kalın giyinmek doğru bir davranıştır ama
yaz sıcağında değil. Çünkü yaz sıcağında sorunumuz
üşümek değildir, aksine sıcaktan ıstırabımız olur.
Kalın giysileri mevsimi gelince kullanmak üzere
muhafaza etmek gerek.
Sömürgecilerin Türkiye coğrafyası ve bütün Turan
coğrafyası üzerindeki emelleri artık aleniyet
kazanmışken komşu ülkelerin ders kitaplarında, bazı
dergi ve gazetelerinde internet gibi sınırsız iletişim
imkanı veren kurumlarda “hayal haritalar” birbirinin
üstünü örtecek kadar çoğalmışken ve bölücü terör hala
can almaya devam ederken “üniter devlet”i muhafaza etmek
birinci öncelik haline gelmiş demektir.
Böyle bir durumda “federasyon tartışılsın” diyen,
“eyalet sistemi” ve “yerel parlamento”lar isteyen
zihniyet iyi niyetli değildir. Bunu dile getirenler
düşman değilse muhtemelen “işbirlikçi”dir
İyi niyetinden emin olduklarınız varsa, biliniz ki
onlarda “gaflet” içindedir
Yerel Yönetimler Yasası'nın böyle uç noktalara
vardığını sanmıyoruz.
Neden sanmıyoruz, çünkü altyapısı hazır değil, Türk
kamuoyu böyle bir yapılanmayı kabullenmez.
Böyle uçuk tezler içeren bir yasa, hiçbir konuda güven
vermeyen bu parlamentodan bile geçemez.
Hafta, otoritesini mütemadiyen hissettiğimiz ve esasta
otoritesinin boyutlarını pek de rızaen
kabullenemediğimiz MGK da böyle bir gaflete izin vermez.
Hepsinin de bir boşluğa düştüğünü varsayın, istiklaline
fevkalade düşkün olan Türk milleti böyle zor zamanlarda
hep öncü kahramanlar üretmiş ve toplumsal direniş ve
kurtuluş hareketleri sergilemiştir.
Dolayısıyla, hazırlanan yerel yönetimler yasasının bu
riskleri taşımayan bir içeriği olduğunu umut ve temenni
ediyoruz
Yine de, bu kabil ülkenin geleceğini yakından
ilgilendiren özellikli konuların, ilgilileri
bilgilileri tarafından kamuoyunun huzurunda, TV' lerde
ve yazılı basında çokça tartışılıp neyin ne olduğu
herkesçe bilindikten sonra mutlaka halkoyuna başvurarak
neticesine göre yasalaştırılması yanlısıyız.
Biz “tam demokrasi” den yanayız.
Yerel yönetimlerin insiyatifini de bu sebebe bağlı
olarak isteriz.
Ama ülkenin birliğini ve bütünlüğünü her şartta, her
şeyden önce isteriz.
ABD yanlış örnek
ABD'nin federatif yapısını ve bununla beraber dünya devi
olmasını örnek gösterip bizi yanıltmak isteyenler
unutmasınlar ki ABD zaten federasyonların bir araya ge
lerek oluşturdukları ve çok devletten tek devlete, hatta
çok milletten tek millete giden bir süreci yaşamaktadır.
Kültür ve sanat yapıtlarında “Amerikalılık” kavramı öyle
sıkça ve vurgulanarak işlenmektedir ki bizim
çocuklarımızın bile seyrettikleri Amerikan
filimlerinden bu manada etkilendiklerine şahit
olmaktayız.
Nüfus ve yüzölçümü itibariyle her Avrupa devletinden
büyük olan, ekonomisi ve sanayisiyle de önde olan ABC
yi bu sahalarda geçebilmek isteyen Avrupalılar da önce
ekonomik işbirliğinden başlayan ve “Tek Avrupa Devleti”
ne giden bir birlik sürecini yasamaktadır. Tahakkuk
ettiğinde nüfus ve yüzölçüm itibariyle ABD'den büyük
olacak olan “Avrupa Devleti”nin muhtemelen ekonomisi ve
sanayisi de ABD'den önde olacaktır.
Bu örneklere bakıldığında Türkiye'nin de hepsinden daha
büyük bir nüfus yoğunluğu ve coğrafyaya sahip olan
“Türk Dünyası” birlikteliğini hedeflemesi gerektir.
ABD örnek olacaksa, Türkiye'nin federasyonlara
bölünmesine değil, aksine “Türk Birliği” ne olur.
Ki, aklın yolu birdir, bu zaten hedefimizdir, er yada
geç tahakkuk edecektir.
Hayal pencerelerinden federasyonlara bölünmüş bir
Türkiye seyredenler uyandıklarında gerçeğin ihtişamıyla
karşılaşacaklar...
Türk Birliği" kaçınılmaz dır.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |