TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
SON 20 YILIN VURGUN TEFRİKASI (1)


24 / 08 / 1998

Devletin malı deniz

Yaşadıkça neler görüyoruz!

9 yıl önce, başbakanken, yandaş bir gazetenin sahibini düştüğü mali bunalımdan kurtarmak için, devlet kesesinden (o zamanın parası) 250 milyarı "İLKSAN"a arsa alımı "gerekçesiyle taahhüt eden, bunun 60 milyarının alelacele transferini temin eden, kendi deyimi ile bir "muhbir" tarafından gammazlanınca kamu vicdanında yakayı ele veren Demirel, Özal'ın ölümü üzerine, başında bulunduğu hükümetin parlamentodaki üyeleri tarafından Cumhurbaşkanlığı makamına terfi ettirilince "İLKSAN"ın hesabını da, taahhüt ettiği "500 günün hesabı"nı da vermekten bir anda kurtuluverdi.

Demirel'in vefa duygusunun güçlü olduğunun başka örnekleri de vardır.

Yasaklı dönemde Demirel'e mali destek sağlayan ne oldum zengini Cavit Çağlar, normal cemiyet adabından dahi bihaber ve bilmediği kelimelerle cümle kurup boşluğa düşecek kadar cahil olmasına rağmen, Demirel tarafından milletvekili ve de bakan yapılmıştır. O Cavit Çağlar, bakan olduğu dönemde tekstil sektörüne hükmetmiş, iplik piyasasındaki fiyat ayarlamalarıyla 1'ini 10 yapmış, böylece ilkbaharda ektiklerinin yüz katını sonbaharda mahsul almıştır. Sağolasın Demirel!

Bu Demirel'in yeğeni Yahya, daha 70'li yıllarda, tazecik bir delikanlıyken, Mıgırdıç Şellefyan'la birlikte devleti dolandırmaya başlamıştı. Kırdığı cevizlerin sayısı belirsiz ama son kez 3.5 yıl önce Şekerbank'ı 20 milyon dolar (şimdiki parayla yaklaşık 5.5 trilyon lira) dolandırmaktan 15 ay 16 gün hapis cezası aldı. Bu ceza, 20 yıl önce yattığı 3 ay fazla (!?) hapse mahsup edildi ve serbest bırakıldı.

Şimdi, bu ülkede, bırakın 20 milyon doları, 20 bin dolar için bile 3 ay hapis yatacak 20 milyon insan vardır geçim zorluğu çeken.

Ama amcası Cumhurbaşkanı olursa 5.5 trilyon zaten helalidir insanın. Ne olacak? Devletin malı deniz, yemeyen domuz!..

Demirel'in siyasetteki yükseliş trendi ile kayınbirader Ali Şener'in ticaretteki yükseliş trendi arasındaki doğru orantı da tetkike değer bir başka konudur.

Ve, ince elenirse bu uzun siyaset mazisinde daha neler neler çıkar ortaya. Erzincan depreminde içindeki hastaların üzerine yıkılan hastahanenin mühendisi de aynı Demirel'di ama konu apar topar örtbas edildi. Oysa Adana depreminin müteahhitleri ve mühendisleri için adalet işliyor. Şükür ki işliyor. Ama herkes için işlerse Adalet "tam" olur.

Lale devri gibi "papatya" devri

Hem Başbakanlık hem Cumhurbaşkanlığı yapmış olan bir başka siyasetçi de Turgut Özal'dır.

Özal da Demirel gibi bürokrasi kökenlidir. Ancak onun siyasete intikali ve zirveye tırmanışı Demirel'inkinden çok daha sür'atli, adeta bir sihirli değnek yardımıyla olmuştur.

Özal, çok milletvekili ile yönetmenin verdiği rahatlıkla akşam yatarken düşündüğünü sabah "ben yaptım oldu" diyerek uyguluyordu. Bu uygulamaların getirdiği, Menderes dönemi benzeri, geleceği borçlandıran suni bolluğun sağladığı itibarla bu ülkenin halkından haketmediği bir sevgiyi kazandı.

Fakat Özal'ın sevenleri, hatta hayranları bile, bu itibarın Özal'ın ailesi tarafından çarçur edildiği kanaatindeler.

Memuriyetten gelme Özal'ın, aile efradının sonradan olma servetleri göz kamaştırıcı boyutlardadır. Hâlâ eğlence sosyetesinin kabul gören bir siması olan Semra hanım öyle pahalı takılar kullanmakta idi ki, basına konu olan kocaman bir tek taş yüzük bile Özal'ın Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dahil, maaşıyla mütenasip bir lüks değil. Halk bunu gördü. Neyin komisyonu olduğunu bilemediyse de birşeyin komisyonu olduğunu bildi.

Büyük oğul Ahmet Özal'ın hiç yoktan bir özel televizyonun yarı ortağı olması, haybeci yollardan kazanılan paraların Özal sonrasında haybeye gitmesi neticesinde Mafya'nın Ahmet Özal adına tahsilatlara teşebbüs etmesi, bu paraların kaynağına da bir işarettir.

Bir dikili ağacı dahi olmayan Efe Özal'ın apansız edindiği lüks otomobil ve daireleri, harcadığı paraları, babasının ve annesinin Efe'nin borsadan kazandığını söylemeleri kimse için inandırıcı olmadı.

Kızları zaten davulcuya kaçtı. Pek bahse değmez ama birkaç koca değiştirmesi de Özal'a yaramadı. Ne olsa burası Türkiye.

Kardeş Korkut Özal'ın ağabeyinin başbakanlığı döneminde bir petrol zengini olması halkın gözüne pek batmamış olsa da konuyla ilgilenenlerin malumudur.

Zaten Özal "benim memurum işini bilir" derken, sonrasında hepsi devleti dolandırmaktan, banka batırmaktan sabıka yiyen "prens"leri Amerika'lardan getirirken, bilemediğimiz kadar çok "hayali ihracat" zengini, rantiyeci üretirken bu kabil işlere ve ilişkilere yatkın olduğunu da göstermişti. Eh, böyle başa böyle tarak, Semra hanım da papatyalarıyla devletin bir yarısını yönetti, niçin elmas yüzükleri pırlanta kolyeleri falan olmasın ki?

Özal dönemi haybeci zenginler bu ülkenin çok kolay kurtulamayacağı asalaklardır. Çünkü bir dayanışma refleksine sahip oldular ve bu sistemin egemen çevrelerinde yer ve nüfuz kazandılar.

Aslan Sosyal Demokratlar!

Mazideki bu kirli hikaye Özal'ın 4 eğilimli 4'e bölünmesinden sonra da devam etti.

Bu günkü CHP ve DSP'nin dünkü yekünü olan SHP döneminde ünlü İSKİ ve ASKİ soygunları yaşanmıştır.

Bir "aşk skandalı"na dönüşen İSKİ soygunu bu vesileyle medyadan hakettiği ilgiyi gördüğünden halen hafızalardadır zannediyoruz ve çokça söze gerek görmüyoruz. Sadece İSKİ sabıkalılarından Moğultay'ın daha sonra bu ülkeye Adalet (!) Bakanı olduğunu, ilk iş olarak da İSKİ'yi soruşturan savcı hakkında soruşturma açtırdığını hatırlatmak istiyoruz.

ASKİ'nin sorumlusu olan Karayalçın ise Ankara Belediye Başkanlığı'ndan sonra SHP'ye Genel Başkan seçildi ve bu ülkeye "Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı" sıfatıyla hizmet (!) ettiği bir dönemde -değişen belediye yönetiminin de marifetiyle- ASKİ bombaları arka arkaya patlamaya başladı. Yaklaşan "siyasi son"u farketmiş olacak ki, görülmemiş bir arsızlıkla, kendi atadığı Bayındırlık Bakanına "Gel bakanlıkları değiştirelim" diye ricacı oldu. Maksat, dev bayındırlık ihaleleri kontrolüne geçsin. Onur Kumbaracıbaşı onurlu çıkıp bu yolu tıkayınca başka arayışlara girdi. Her taraf batık içindeyken henüz batmamış olan Şekerbank'a, bu mucizeyi gerçekleştiren genel müdürü görevden alıp bir akrabasını tayin ederek hortumlama sürecini başlattı. Üstelik bunları basındaki tepkilere rağmen, arsızca ve alenen yaptı. Giderayak ne kapıştırsa kâr!

Ülkemizin son yirmi yılındaki vurgun ve soygun hadiseleri "pehlivan tefrikası" gibi. Ne kadar kısaltsak da, yüzeyden değinsek de bir haftanın köşesine sığmıyor. Çaresiz haftaya devam edeceğiz.

Tedavinin reçetesini de haftaya takdim edeceğiz.

 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ