13 / 07 / 1998
Kendimizi anlatamadık...
30 yıllık süreçte ülkücü
hareketin yaşadığı türlü zorluklar oldu ama değişmeyen,
hâlâ aşamadığı en büyük zorluk kendini anlatamamak,
fikir ve projelerini halka ulaştıramamaktır.
Biz bir halk hareketiyiz. Toplumcuyuz, demokratız ve
hukuk devletinden yanayız. Adalet konusunda herkesten
daha duyarlıyız. Bu Türk'ün töresinden ve İslâm dininden
kaynak alan vazgeçilmez bir değerdir. Toplumculuk da
öyle. Milliyetçi Hareket Partisi, programında Türk
toplumculuğunu "sosyal devlet, mutlu millet, sınıfsız
toplum ve adalet ilkeleri istikametinde milliyetçi
düşüncenin sosyal hayata bakışını ifade eder" diye
tanımlamaktadır.
Toplumculuk anlayışımız sosyal adalet ve sosyal güvenlik
esaslarına dayalıdır, toplumsal menfaatleri bireysel
menfaatlerin, hatta bireysel hak ve özgürlüklerin dahi
önünde tutar. Ama, herşeyin devlet güdümünde olduğu
bağnaz sosyalist yapıyı reddeder. Bireysel anlayışa
dayalı kapitalist sisteme ise doğal olarak karşıdır.
Ekonomik bakışı mülkiyetin tabana yayılmasından yanadır.
Liberalizm ve sosyalizm karşıtı olarak özel sektör ve
devlet sektörünün yanında çalışanlarının ortak olduğu
işletmeleri öngören "millet sektörü" projesi "9 IŞIK"
doktrininin en önemli projelerinden biridir. KARDEMİR'in
buna bir örnek teşkil ettiğini söyleyebiliriz.
Geleceğin Demokrasisi
Demokrasi konusunda da
herkesten bir adım öndeyiz. Lider sultasının ve
bağlayıcı parti gurup kararlarının milletvekili
iradelerine ipotek koyduğu temsili demokrasi yerine,
geleceğin demokrasisi olarak adlandırılan "doğrudan
demokrasi" yanlısıyız.
Ülkücü hareket doğal lideri ve kurucu genel başkanı
Başbuğ Alparslan Türkeş'in ağzından, Gümrük Birliği ve
benzeri hayati konularda, konuyla alakalı bütün
görüşlerin halka açık alanlarda, TV benzeri ortamlarda,
uzmanlarınca tartışıldıktan sonra, kamuoyu konudan
yeterince bilgilendirildikten sonra halkoyuna
başvurulması, geleceği ipotek altına alacak kararların
halkoylaması ile belirlenmesi gerektiğini defaten ifade
etmiştir.
MHP'de parti içi demokrasi de sanıldığının aksine diğer
bütün partilerden daha çoktur. Parti kurullarının
Türkeş'e güveninden kaynaklanan gönüllü teslimiyeti
birilerince onun kendi otoriter tavrı olarak takdim
edilmek istenmiştir. Ama o bir demokrattı ve ülkücüleri
de birer demokrat olarak yetiştirdi. İstişare ülkücü
hareketin temel prensiplerindendir. Ve MHP hayatının her
döneminde yetkili kurulları ile, tüzük hükümleri
doğrultusunda yönetilmiştir. Yöresel istisnai örnekler
olabilmişse de kaideyi bozmayacak kadardır.
Başbuğ'un karizmasından sonra bu demokrat işleyiş artık
daha belirgin bir hal almıştır. Artık kim daha katılımcı
bir yönetim vaad ediyor ve bu konuda itimat telkin
ediyorsa görüldü ki yönetime o seçiliyor.
Egemen çevreler bizi
istemiyor
Şimdi bu hareket öz
değerleri itibariyle böyle iken, yakın geçmişe kadar
hayal diye nitelenen "Türk Birliği"ne yönelik tezleri
ile tarih önünde haklı çıkmış iken, 30 yıllık süreçte
ikinci kuşak ülkücüler de seçmen olmuş iken, yetişmiş
kadroları bürokraside vazgeçilmez bir konum kazanmış
iken, hâlâ iktidar olamayışının bir tek sebebi var;
kendisini anlatmaktan mahrum bırakılmıştır.
Liberal kapitalist sistem, egemen çevreleri ile, onların
kontrolündeki medya ile, ısmarlama sivil toplum
örgütleri ile ve hatta devletin kurumları ile, bu
harekete yönelik yoğun bir menfi propaganda uygulamış,
onun idealist mensuplarını, hak ve menfaatleri uğruna
ölümü bile göze aldığı milletine yanlış tanıtmak
gayretini aralıksız olarak devam ettirmiştir. Çünkü bu
hareket bir "Milli kurtuluş hareketi"dir. Tam
bağımsızlık yanlısıdır, tam demokrasi yanlısıdır, sosyal
adalet yanlısıdır. Ve bunlar sistemin egemenlerinin
hesabına gelmemektedir. Bu hareket iktidar olduğunda
çarkları bozulacaktır.
O günler de artık uzak görünmemektedir. Artık mızrak
çuvala sığmıyor. Hırsızlıkları, vurgun ve soygunları
artık gizlemek mümkün olmuyor. Halk artık enflasyonun
çok önemli bir kısmının bu vurgun ve soygunlardan
kaynaklandığını, devletin ve milletin imkânlarını çıkar
çevrelerine peşkeş çeken zihniyetten kaynaklandığını
biliyor.
MHP ülke kalkınmasına yönelik muazzam projelerini henüz
halka yeterince ulaştıramamış da olsa, şaibesiz ve
sabıkasız mazisiyle, ilkeli ve bilgili kadroları ile bu
yozlaşmış siyaset ortamından tek çıkış yolu olarak
tercih edilmeyi haketmektedir. Partimize giderek artan
teveccüh de ile seçimlerde bu hakkın teslim edileceği
görüntüsünü vermektedir.
Türk Milleti hakettiği mutluluklara artık daha yakındır.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |