26 / 10 / 1998
Bu başlık, kardeş gazete
Kurultay'da yazdığımız o dönemde, 23 Kasım öncesinde,
değerli dava büyüğü Ramiz Ongun beyin, 6 temmuz sonrası
beyanları hilafına ve yanlış bir taktikle, yeniden genel
başkanlığa aday olabileceğinin sinyallerini
değerlendirdiğimiz bir yazının başlığı idi.
Amacımız yaraları kaşımak değil tarihten bir ibret
çıkarmaktır.
Bize göre;
Tuğrul bey ve ekibi, hâlâ devam eden bir yarışın
-ısmarlama kongrelerin sağladığı güç ile- kazanması
muhtemel görülen taraflarından biri iken, Devlet beyle
aynı frekanstaki delegeye hitap eden Ramiz Ongun'un aday
olabileceğinden söz etmesi dahi kararsız oyların Tuğrul
beye meylini artırırdı.
6 temmuz sonrasındaki beyanlarına rağmen ve bir taktik
hata olarak yeniden aday olması, Ramiz Ongun'un istikbal
için varolan "alternatif" konumunu kaybetmesini
getirirdi.
Getirdi de...
23 kasımda Ramiz bey aday olmasa idi Devlet beyi genel
başkanlığa seçen oylar ikisinin müşterek oyu olacaktı,
sadece Devlet beye bir öncelik verilmiş olacaktı.
Yakın gelecekteki seçimin sonuçları teşkilatı tatmin
edemezse ilk büyük kongrede ihtimaldir ki müşterek
oyların diğer sahibine hak tanınacaktı.
Ama Ramiz bey, hareketin başlangıcından gelen çizgisini
ve dolayısıyla geleceğini riske atmak bahasına aday olup
kaybedince Devlet beyi seçen oyların hepsi Devlet beyin
kendi oyları oldu.
Gelecek için de, "alternatif" olma konumu ister istemez
Tuğrul beye kaldı.
Tuğrul bey, herşeye rağmen bu teşkilatın tabanında,
politik kültürü vasatın altında olan bir kesimde sırf
soyadından ötürü, bizce kişisel olarak haketmediği bir
sempatinin sahibidir.
18 Mayıstaki fahiş yanlışlıklarına rağmen, sonraki
kongreler sürecinde terkedemediği hırçın tavırlarına
rağmen, Devlet bey genel başkan seçildikten sonra
köşesinde vakur bir tavırla, sükunetle geleceği beklese
idi seçimin sonrasında onun iddia ettiği gibi bir
yetersizliğin ortaya çıkması halinde sahne isteme
şansına sahipti.
Tuğrul beyin amacı gerçekten MHP'ye genel başkan olmak
idiyse bu tavır onun için tek seçenekti.
Ama böyle olmadı.
Çünkü çevresindeki ihtiraslı halka seçimden sonrasını
bekleyebilecek halde değildir. Onlar için nasılsa
kaybedilecek bir şey yok, göle maya çalıyorlar "ya
tutarsa" hesabı. Bir şekilde meclise kapağı atsınlar da
bu ANAP'ın yada birbaşkasının şemsiyesi altında olmuş
gam değil.
Peki bu beklediklerini bulabilecekler mi?
Bize göre hayır... ANAP onlara bu gün gaz verdiği kadar
yem vermeyecek.
"Bugün maksat ki MHP bir psikolojik yara alsın seçmen
nezdinde, yandaş medya da bunu allayıp pullayıp MHP
bölündü havasına sokar, seçim günü de 2-3 kafa adama
seçilme garantili adaylık verdik mi tamamdır,
vermediğimizi zorla alabilecek halleri yok ya?" İşte bu
da ANAP tarafının hesabı.
İhtiras halkası bu yorumumuzu beğenmeyecektir ama siz
bir yere yazın, bu tezin sahibi yine haklı çıkacaktır ve
zaman bunu nasılsa gösterecektir.
Sepeti koluna, herkes
yoluna
Tuğrul bey, bu hareketin
doğal lideri Başbuğ Alparslan Türkeş'in oğlu olduğu için
ve yine bu sebeple bu teşkilatın bünyesinde bir
teveccühe mazhar olduğu için ne zaman isterse ve nereden
istese milletvekili adayı olur, seçilip milletvekili
olur, MHP'ye 8-10 bakanlığın düştüğü bir kabinede
muhtemeldir ki netameli işleri olmayan bir bakanlık da
tevcih edilir kendisine.
Sayın genel başkanımız "MHP 5 milletvekilliği alacak
olsa bunun biri Tuğrul Türkeş olur" diyerek kendisinin
önceliğini kamuoyu huzurunda deklere ettiğinde Tuğrul
bey bunu da çarpıtarak "MHP'nin hedefi 5 milletvekilliği
olmamalıdır" diye ajitasyonlar yaptı.
Onun bu uyumsuz ve uygunsuz tavırlarının altında bütün
Türkiye sathında onunla birlikte birşeyleri
yakalayabilmeyi umudeden ve arzu eden toplam 40-50
muhteris insanın, "şu küçük dağları da sen yarattın"
diyerek nefsine hitap etmeleri yatmaktadır.
Umudettikleri, 5 yılda bir gelen bu seçim dönemini
paraya ve kudrete tahvil edebilmektir.
Bunun iktidar eşiğindeki MHP'ye ve Türk Milletine ne
kadar zarar vereceği pek de önemli değildir.
Aslında bu ihtiraslar da eminiz ki "Derin Devlet"in
motivasyonları ve el altından bahşettiği imkanlarla
canlanmıştır.
Yani bu senaryonun gerçek sahibi ANAP da değildir.
"Derin Devlet" MHP'nin parlamentoda sisteme
başkaldırabilecek bir sayısal çoğunluğa ulaşmasını
istemez. Kendi menfaatlerinin peşinden koştuğunu
zannedenler gerçekte "Derin Devlet"in sahnelediği oyunun
oyuncularıdır.
Bu senaryoların MHP'ye hiç zarar vermeyeceğini söylemek
mümkün değil. Ama bunun kazananı cepheye sürülenler
olmayacaktır.
Tuğrul beyin zaten var olan potansiyel milletvekilliğini
MHP bayrağı altında alması var iken beraberinde fazladan
1 yada 2 kişiyi daha parlamentoya taşımak uğruna seçime
ANAP bayrağı altında girmesi MHP ile ilişkisini
ilanihaye kesecek bir yolun başlangıcıdır.
Başbuğ'un oğluna bizim yakıştırdığımız bu değildir.
Ağırbaşlı, sükunetli bir bekleyiş ile kendi doğrularına
teşkilatın iltifat etmesi ihtimalini tercih etmeli idi.
Ama zaaflar ve meziyetler Allah vergisidir, ısmarlama
olmuyor.
Ne diyelim.?. Sepeti koluna herkes yoluna
* * *
Kurultay'daki "Şayet" başlıklı yazımızda da söylemiştik;
Bizi çinli hiç yenmedi, hep birbirimizi kırdık çinli
cesetlerimizden ganimet topladı.
Bu kez tarih tekerrür etmesin dileriz.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |