17 / 08 / 1998
Partilerin politikalarını
genel merkez yetkili kurulları belirler.
Bizimkisi kalabalıktan bir ses.
Tabii ki aynı görüşü paylaşan sayısı meçhul ama bizce
azımsanamayacak insan adına bu seslendirme.
Amacımız yaraları kaşımak değil. Her iyiyi alkışlayıp
her kötüyü teşhir ve tenkid edersek iyilikler çoğalır,
kötülükler azalır kanaâtindeyiz. Hem de adalet olur.
Adalet önemlidir.
Türk Dünyası'nda 5 büyük yeni devlet kurulmuş
bağımsızlıklarını ilan etmiş, tanınmaları noktasında bir
bekleyiş içerisinde iken, ve onların kapalı
dünyalarından kurtuluşa kanat açacakları güne kadar
umutlarını taze tutmalarını sağlayan, bir koca çınar
gibi başını gökte gördükleri "Türkiye Cumhuriyeti
Devleti"nden büyük beklentileri varken, en çok da bu
ülkenin siyasi platformunda hatırı sayılır bir güce
ulaşmış olan dipdiri bir milliyetçilik hareketinden güç
ve moral aldıkları bir günde, bu hareketin siyasi temsil
organı MHP mecliste gurup kurabilmek için, 19'u 20
yapabilmek için, asaletiyle kendigelen birini beklerken
-bundan kasıt bu konuda rüşvet manasında ödeme veya
taahhütlere tevessül edilmediğidir- işte böyle bir
kritik zamanda, 6 milletvekili MHP'den ayrılmış idi.
Sanki sırtta bir bıçak yarasının acısı gibi.
Üstelik bıçağın sahibi "Brütüs"ten de yakın, evlat kadar
yakın!...
Öyle sudan bahanelerdi ki, beyan edilenler doğru olsa
bile ayrılık sebebi değil.
Kaldı ki doğrulukları ve boyutları tartışma konusudur.
Hatırlatalım;
Parti içi demokrasi, tavan taban ilişkisinin
yetersizliği, liderin çevresini kuşatmış olan bir grubun
baskıcı uygulamaları.
Ayrılışın gerekçesi bunlardı.
Bunların ne kadarı doğruydu?
Bu yetersizlikler ve baskıcı uygulamalar var mıydı ve ne
yoğunluktaydı?
Bunlar o günü yaşamış kişilerden farklı cevaplar
alabilecek sorulardır.
Ama daha önemlisi, bunlar ayrılışın sebebi olamaz!
Kim ki böyle bir eksikliği ve yanlışlığı farketmiştir,
bunu düzeltmek onun vazifesidir. Böyle bir eksikliği
farketmiyenler bundan sorumlu tutulamazlar. Ancak
farkedenler düzeltmekle sorumlu olurlar. İdealist
insanlar böyle durumlarda ipin ucunu eğri büğrü
insanlara terketmemek davranışında olurlar. Bunda
kararlı olurlar. Kapıdan kovulsalar bacadan girmek
arayışında olurlar. Bütün yapacakları tabanda kamuoyu
oluşturup adaletli kongre zeminlerini sağlamak ve
buralarda yetkili kurullara daha düzgün insanların
seçilmesini temin etmekti. Bunu arayanlar bunu
bulabilirlerdi. Çünkü bu teşkilatın politik kültür
seviyesi buna elverir durumdaydı. Yakın geçmişte
yaşananlar bunu kanıtlamıştır.
Kaldı ki böyle bir umutları olmasaydı da bu tek yoldur.
Başarana kadar denemek ve uğraşmak zorundaydılar.
Bu sebepler ayrılışa gerekçe teşkil etmez. Benziyen
hiçbir sebep ayrılışı meşru kılmaz, mazur gösteremez.
Hele öylesi kritik bir zamanda.
Biz o günlerde, MHP'ye ilk defa üye olmak şuuruna
ulaştık. Gerçi bir seçimde MHP'ye 9 oy kullanmışlığımız
da olmuştu, MHP bir oy daha fazla alsın diye
yapabildiğimiz herşeyi can pahasına yapmakta idik ama
üyeliğin gereğini idrak edebilmemiz ancak böylesi bir
musibet ile mümkün olmuştu. Ayrılışlardan bir gün sonra
bir basın bildirisi ile 27 kişi Eminönü ilçesine üye
olurken bilinen ilk toplu iltihakı gerçekleştirdik.
O gün, basın bildirisinde, ayrılışa gerekçe gösterilen
sebeplerin ayrılış gerekçesi olamayacağına işaret
ederken genel merkez yöneticilerine de bu kabil
şikayetlere mahal veren davranış ve uygulamaların var
ise yokedilmeleri gerektiği, MHP'nin parti programının
ve tüzüğünün, en önemlisi de doktrininin ve
ideolojisinin bu kabil tasarruflara elvermediği
görüşümüzü beyan ettik.
Yine, satır aralarında, ayrılanları bunun idrakinde olup
bilinçli bir ihanetin sorumlusu olarak görmediğimizi ama
bu ayrılışın netice itibariyle Ortaasya ve Kafkaslar
üzerinde dolanıp duran akbabaların işine yaradığını da
söylemiştik.
Bakü-Ceyhan boru hattı bu gün inşaatı tamamlanmış,
işleyen bir tesis değilse bunda bu ayrılışın da payı
vardır. Ve Asya'daki Türk Cumhuriyetlerinde Amerikan,
Alman ve Japon sermayelerinden sonra hatta Arap
sermayesinden sonra kendisine pay bulabilen Türk
sermayesinin bu kaybında ve Türklük aleminin kaçırmış
olduğu daha birçok fırsatta bu ayrılışın vebali vardır.
Yoktur diyenler de olabilir, olacaktır. Ama bize göre
vardır.
Şimdi bir seçimin öncesinde MHP ile BBP'nin birleşmesi
yazılıyor, söyleniyor.
Kim ayrıldı ise o birleşsin!
Biz ülkücülerin birliğinden yana, bunun ehemmiyetinden
yana her vesile ile duyarlılığımızı dile getirdik. Bunun
gereği hoşgörüleri de her vesile ile herkese telkin
ettik.
Ülkücüler birleşmeli, birleşecek... "Üç hilâl"in
altında.
Bu dileğimizdir, özlemimizdir.
Bunun kaçınılmaz olduğu da kanaâtimizdir.
Buna giden her yola biz taş oluruz, basamak oluruz.
Üstümüze basılıp geçildiği gururumuz olur.
Ama ülkücülerin birliği başka, partilerin pazarlıklı
birlikteliği, "Al gülüm-Ver gülüm" daha başka.
Mani hali olmayan herkes MHP'ye üye olur, teşkilatların
tasvibi olursa aday da olur, seçilir milletvekili olur.
Kongrelerde listelere girer oyunu alır yönetici olur.
Bu yollar herkese olduğu gibi BBP'nin üyelerine ve
yöneticilerine de açıktır.
Ama "Al gülüm-Ver gülüm" başka iş.
BBP MHP'den ayrılırken sonu olmayan bir yola koyulduğunu
farkedebilmeliydi. Bu siyasi tavrın siyasi bir bedelinin
olması doğaldır.
Büyük akarsulardan ayrılan küçük kolları toprak emer,
izlerini kaybeder.
Büyük akarsular ise, önüne duvar da örseniz, birikir,
yükselir, duvarları aşar ve ergeç denize ulaşır.
Hazar yükseliyor, Türklüğün bahtı açılıyor, müjdeli
günler yakındır.
Gün ülkücüler için birlik zamanıdır.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |