07 / 09 / 1998
Yağma Hasan'ın böreği
ANAP ismi vurgun ve soygun
düzeninin adeta alameti farikası olmuştur.
12 eylül sonrasında, sihirli ve görünmez ellerin
yardımıyla 300'e yakın milletvekili ile parlamentoya
hakim güçlü bir hükümet kuran Özal'ın ANAP'ı bu dönemde
kendisinden ısmarlanan herşeyi de rahatlıkla
yapabilmiştir. Piyasa ekonomisine kontrolsüz,
disiplinsiz bir geçişi alelacele temin ederken sayısız
rantiyeci, kolay kazanma meraklısı, vurguncu, kişi ve
şebekeler de üretmiştir. Beyan ve tasarruflarında bu
kabil işlere açık olduğunu hep vurgulamıştır.
İşte böylesi hesap soranı olmayan bir ortamda bir
tarafta sesi duyulmayan ızdıraplı yığınlar varken diğer
tarafta medyanın da sürekli gündeminde olan Lale Devri
benzeri bir sefahat alemi yaşanmakta idi.
Geleceği borçlanan bu suni bolluk yol ve köprü benzeri
bazı altyapı yatırımlarında halka da bir ölçüde ulaşınca
kendileri fakir olsalar da devletin zenginleştiği
kanaati oluştu insanlarda.
Bu yanlış kanaat hâlâ var.
Eski hamam eski tas
Özal sonrası ANAP'ta
zihniyet açısından değişen fazla bir şey yok. ANAP ismi
hâlâ vurgun ve soygun düzenini çağrıştırıyor. Cumhuriyet
tarihinde emsali görülmemiş, hayalleri bile zorlayan
vurgun ve soygunlar kısacık ANAP hükümetlerine
sığdırılmıştır.
Artık ANAP eğilimli ünlü köşe yazarları bile (gerçekte
başka sebeplere dayalı operasyonları hükümetin mafya ile
mücadelesiymiş izlenimi vermek gibi) bir fırsat yaratıp,
kamuoyundaki hırsız ve vurguncusu bol bir teşkilat olmak
imajından sıyrılmak, kurtulmak gerektiğini sık sık
yazıyorlar. Bu serzenişlerde bir itiraf da gerçekleşmiş
oluyor.
Aslında bu itirafların da pek önemi yok. Kitle iletişim
araçlarının yaygınlaşması ve reyting rekabeti bütün
kirli bulanık işlerin kısa bir süre sonra herkes
tarafından öğrenilmesine imkân veriyor.
Yol yaptıkça yolunu bulanlar
Bütün ANAP dönemleri yüklü
vurgunların vurulduğu dev bayındırlık ihaleleri ile
ünlenmiştir.
Başbakanın hemşehrileri Karadeniz seçmenine vaadi olan
Karadeniz Otobanı, hangi mesafeleri hangi firma
tarafından yapılacağı önceden bilinen anlaşmalı bir
ihaleyle yandaşlara peşkeş çekilmiştir.
Hadise sadece ihaleyi alacak kişileri önceden
belirlemekle sınırlı değildir.
Otobanın 300 kilometrelik bir bölümü 1 metreküp kazı
bedeli 7 dolardan (dikkat edin, TL değil) bir firmaya
ihale (daha doğrusu teslim) ediliyor. İşi alan firma bir
taşeron firma çağırıyor ve işi metreküp başına 1.4
dolardan teslim ediyor. Elini sıcaktan soğuğa sokmadan,
metreküp başına açıktan 5.6 dolar kâr ediyor. Bu arada
1.4 dolardan işi yapan firma da bundan kazanç sağlıyor.
Her metreküp kazıda 5.6 doları açıktan götüren yandaş
firma da eminiz ki bunun diyetini bir şekilde ödüyordur.
Belki de bu ödeme için önümüzdeki seçimleri
bekliyorlardır.
Türk-Telekom vurgunu
Türk-Telekom'da mahkemeye
intikal etmiş olan yolsuzluk 300 trilyon Türk Lirası
tutarındadır. 300 trilyonu 2 milyon devlet memuruna
dağıttığınızda her memura 150 milyon lira düşer. Yani
memurun aldığı maaşı %25 artırmanız için yeterli olan
paradır bu miktar. 2 milyon devlet memurunun maaşını %25
artırdığınız zaman, 12 ay boyunca 12.5 milyon olarak
bunu maaşlarına ilave ettiğiniz zaman, yıl sonunda bu
insanlara toplam 300 trilyon vermiş olursunuz.
Demek ki bu yolsuzluk yapılmasaydı, enflasyonu memurun
sırtından dizginlemeye çalışan hükümet 300 trilyon daha
bulabilecek ve memura %25 daha fazla zam yapabilecekti.
Meclisi bile soydular
Şişli'de ANAP'lı belediye
başkanı Gülay Atığ'ın yolsuzluklarının ortaya çıkması,
Atığ'ın yeni bir koca ile yeni bir soyadı ve yeni bir
bebekle, en önemlisi de belediyeden vurduğu
yüzmilyarlarla yurt dışına kapağı atıp yeni bir hayata
başlaması, bu kez direkt olarak bir "firma
temsilcisi"nin soygunculuğunun tescili ANAP'ı ciddi
şekilde sıkıntıya sokmuştu.
Gülay hanımı partiden ihraç edip kirinden lekesinden
kurtulmak arayışlarında iken bu kez ANAP'lı meclis
başkanı, kadronun en tepelerindeki bir adam, dünya
siyaset tarihinde emsali olmayan bir şekilde başkanı
olduğu meclisi soymuştur.
Kalemli, ANAP'ta Özal'dan bu yana var olan ve her zaman
en tepelerde olan bir sima olarak, ANAP isminin vurgun
ve soygun düzeninin alameti farikası olduğunu bir kez
daha ve kesin bir şekilde tescil etmiştir.
Çözüm; "dürüst kadrolar"
Bu kokuşmuş soygun
düzeninden kurtulmak için öyle sihirli formüller aramağa
gerek yoktur.
Çözüm çok basit ve nettir;
"İlkeli, bilgili, dürüst" kadrolar.
Enflasyonu da düşürmek için, kalkınmayı da sağlamak
için, gelir dağılımındaki adaletsizliği de gidermek için
ilk lazım olan "gerçek niyet ve kararlılık"tır.
Bu niyet ve kabiliyet açısından yeterlilik, bu lazım
gelen dürüstlük de ancak MHP'nin "ülkücü" kadrolarında
vardır.
MHP'li kadrolar görev yaptıkları her hizmet noktasında
bunu kanıtlamışlardır.
Gümrüklerin yolgeçen hanına döndüğü ve ülkenin üç
kuruşluk döviz girdisini de kaçakçıların geri götürdüğü
bir dönemde, parlamento dışından Gümrük Tekel
Bakanlığı'na getirilen MHP'li Gün Sazak beyin rüşvet
yemiyen ve mafyanın tehditlerinden korkmayan ülkücü
kadrolarla kaçakçıların çanına ot tıkaması buna en
çarpıcı örnektir. Gün Sazak bu yüzden şehit edilmiştir.
Yerel yönetimlerde halka hizmet veren MHP kadrolarının
dürüst ve işbilen tutumları da bir başka göstergedir.
Şimdiye kadar hiçbir MHP'li belediye başkanı yolsuzluk
ve usulsüzlük sebebiyle işten el çektirilmemiş hatta bu
benzeri konularda takibata dahi uğramamıştır.
Oysa büyük-küçük bütün partilerin belediye
başkanlarından bu konuda sabıkaları vardır.
Bahçeli'den örnek tavır
MHPnin doğal lideri ve
kurucu genel başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş'ten sonra
ülkücülerin kendilerine "Genel Başkan" seçtikleri Dr.
Devlet Bahçeli, MHP'nin bu söylemleri ile örtüşen bir
tavır sergileyerek, teşkilatın il ve ilçe başkanlarının,
belediye başkanlarının ve genel merkez yöneticilerinin
katıldığı bir küçük kurultayda, dürüst ve ilkeli siyaset
adına örnek teşkil etmesi dileğiyle, malvarlığını
kamuoyuna ve teşkilatına açıklayarak cumhuriyet
tarihinde bir ilk gerçekleştirmiştir.
Bütün bunlar MHP'nin dürüstlük ve adalet içeren,
toplumcu bir karakter içeren söylemlerinde ne kadar
samimi olduğunun göstergesidir.
Evet-Çözüm çok basit ve nettir.
Çözüm "dürüst kadrolar"dır ve bu yalnızca MHP'de vardır.
Türk Milleti de artık bunu farketmiştir. Kutlu olsun!
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |