02 / 11 / 1998
Bıçakla işlenen cinayet ve
yaralama suçlarının 10'da 9’u değilse 8'i ekmek
bıçağıyla işlenmiştir. Tabii biz bunun çetelerini filan
tutmuş değiliz, ama TV'lerden ve gazetelerin 3.
sayfalarındaki avantür reyting haberlerinden bizde
oluşan bir kanaattir bu.
Ekmek bıçağının masum suç aleti konumuyla ilgili
düşüncelerimiz oldukça eskidir. Emniyet kemerinin yasal
zorunluluk haline getirildiği ve denetimlerin de kemerin
zaten bir işlevinin olmadığı ortalama 20-30 kilometre
ile seyreden şehir trafiğinde yapılmaya başlandığı o ilk
günlerden beri ekmek bıçağını düşünür olmuşuzdur.
"Ne alakası var?" diye sorulacaktır....
Emniyet kemeri daha rahat ve dikkatli araba kullanımını
temin etmez, kazaların olmasına yada olmamasına bir
dahli yoktur (Hatta rahat kullanımı engelleyerek menfi
bir tesiri olduğu bile söylenebilir). Emniyet kemerinin
yasal zorunluluk haline getirilmesinin sebebi kaza
olduğunda kemeri kullanan kişiyi ölüm ve yaralanmalardan
olabildiğince korumak olarak açıklanmaktadır.
Yani, itiş kakış yürüyen şehir trafiğinde pek işlevi
yoktur, şehirlerarası yolların süratli trafiğinde de
denetlenme şansı pek yoktur. Şehir trafiğinde yapılan
denetlemelerde cangüvenliği sağlamaktan çok “bütçe
açığı”nı kapatmaya yaramaktadır. Süratli trafik için bu
alışkanlığın kazanılması amacıyla bu konuda çeşitli
eğitim ve uyarıların yapılması pek tabiidir ve
önemlidir.
Ama bize daha önemli gelen; muhtemel bir kaza anında
sizin için varolan potansiyel ölüm tehlikesini ortadan
kaldırmak niyetiyle size emniyet kemeri takmanızı
dayatan, takmazsanız hatırı sayılır cezai müeyyideler
uygulayan yasa koyucu, herkesin mutfağında çeşit çeşit
ve boy boy varolan ekmek bıçağını muhtemel bir cinnet
anı için potansiyel suç aleti sayarak neden
yasaklamamaktadır?
Ya da, kemer dayatması kadar saçma olan, kişi hak ve
özgürlüklerine tecavüz olan bu benzeri yasakların
yenilerinin sırası ne zaman gelecektir?
İlk bakışta kolayca kurulamayan bu ilinti, başörtüsü
Türkiye'nin gündeminin ilk sıralarına oturduğundan beri,
başörtüsünün potansiyel irtica tehlikesinin göstergesi
olarak lanse edilmeye başlanmasından beri, yine
zihnimizdeki yerini almış, potansiyel suç aletlerine
getirilen yasaklar da potansiyel bir suç aleti olan
ekmek bıçağının sırasının ne zaman geleceğini merak
edişimiz daha bir yoğunluk ve devamlılık kazanmıştır.
Kılık kıyafet yasasının var oluşundan önce de var olan
sonra da var olan, birkaç yıl öncesine kadar varlığı da
kimsenin gündeminde olmayan başörtüsü, ne oldu da birden
potansiyel suç aleti oldu?
Türkiye'yi bir dönem sağcı-solcu kavgasına,
ülkücü-devrimci çatışmasına, alevi-sünni ayrılıklarına
götüren sömürgeci güçler, bayatlayan bu argümanların
yerine bir zamandır laik-antilaik çatışmasını monte
etmektedir.
Başörtüsü bu altyapı çalışmalarının bir enstrümanıdır.
Başörtüsünü bir siyasi-ideolojik sembol haline
getirenler de bu sömürgeci provokasyonların bir tarafı
olmaktadır. Bunu potansiyel irtica tehlikesinin
göstergesi olarak lanse edenler ise diğer bir tarafı. Bu
gerekçeyle bir din buyruğu olan ve Türk ailesinin
gelenekleri arasında da yerini almış olan o mazbut
başörtüsüne saldıranlar, kişi hak ve özgürlüklerine
karşı bir saldırı görünümünü kazanan bu fanatik
tavırlarının neticesinde karşılarında giderek daha
muhkemleşen bir direnç bloku oluşturmuşlar, aslında bunu
siyasete tahvil edenlere ve sembolleştirerek bir
toplumsal çatışma kaynağı haline getirenlere, bunlardan
fayda temin edenlere zemin hazırlamışlardır.
Bize göre bunlar, Türkiye'yi böyle mantıksız toplumsal
çatışmalarla zayıf düşürmek ve kolay sömürebilmek
isteyenlerin, emperyalizmin bir oyunudur. Ve bu işin
tarafları, bilerek yada bilmeyerek, emperyalizme hizmet
etmektedirler.
Bize göre başörtüsü potansiyel bir suç aleti değildir.
Başörtüsü dinimizin buyruğudur, uygulayanı da
uygulamayanı da hesabını Allah'a verecektir. Türk
milletinin dününde var olan başörtüsü, bize göre
yarınında da varolacaktır.
Ama görünen o ki, sömürgeciler bu yeni argümanlarından
da epeyce istifade edeceklerdir.
Türk milletini bütün bu manasız çatışmalardan ve
huzursuzluklardan ancak bir MHP iktidarı kurtarabilir.
Oynanan oyunun farkında olan ülkücü kadrolar iş başına
geldiğinde emperyalizmin bu tezgahı da diğerleriyle
birlikte bozulacaktır.
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin ! |