TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
EKMEK BIÇAĞI VEYA BAŞÖRTÜSÜ


02 / 11 / 1998

Bıçakla işlenen cinayet ve yaralama suçlarının 10'da 9’u değilse 8'i ekmek bıçağıyla işlenmiştir. Tabii biz bunun çetelerini filan tutmuş değiliz, ama TV'lerden ve gazetelerin 3. sayfalarındaki avantür reyting haberlerinden bizde oluşan bir kanaattir bu.

Ekmek bıçağının masum suç aleti konumuyla ilgili düşüncelerimiz oldukça eskidir. Emniyet kemerinin yasal zorunluluk haline getirildiği ve denetimlerin de kemerin zaten bir işlevinin olmadığı ortalama 20-30 kilometre ile seyreden şehir trafiğinde yapılmaya başlandığı o ilk günlerden beri ekmek bıçağını düşünür olmuşuzdur.

"Ne alakası var?" diye sorulacaktır....

Emniyet kemeri daha rahat ve dikkatli araba kullanımını temin etmez, kazaların olmasına yada olmamasına bir dahli yoktur (Hatta rahat kullanımı engelleyerek menfi bir tesiri olduğu bile söylenebilir). Emniyet kemerinin yasal zorunluluk haline getirilmesinin sebebi kaza olduğunda kemeri kullanan kişiyi ölüm ve yaralanmalardan olabildiğince korumak olarak açıklanmaktadır.

Yani, itiş kakış yürüyen şehir trafiğinde pek işlevi yoktur, şehirlerarası yolların süratli trafiğinde de denetlenme şansı pek yoktur. Şehir trafiğinde yapılan denetlemelerde cangüvenliği sağlamaktan çok “bütçe açığı”nı kapatmaya yaramaktadır. Süratli trafik için bu alışkanlığın kazanılması amacıyla bu konuda çeşitli eğitim ve uyarıların yapılması pek tabiidir ve önemlidir.

Ama bize daha önemli gelen; muhtemel bir kaza anında sizin için varolan potansiyel ölüm tehlikesini ortadan kaldırmak niyetiyle size emniyet kemeri takmanızı dayatan, takmazsanız hatırı sayılır cezai müeyyideler uygulayan yasa koyucu, herkesin mutfağında çeşit çeşit ve boy boy varolan ekmek bıçağını muhtemel bir cinnet anı için potansiyel suç aleti sayarak neden yasaklamamaktadır?

Ya da, kemer dayatması kadar saçma olan, kişi hak ve özgürlüklerine tecavüz olan bu benzeri yasakların yenilerinin sırası ne zaman gelecektir?

İlk bakışta kolayca kurulamayan bu ilinti, başörtüsü Türkiye'nin gündeminin ilk sıralarına oturduğundan beri, başörtüsünün potansiyel irtica tehlikesinin göstergesi olarak lanse edilmeye başlanmasından beri, yine zihnimizdeki yerini almış, potansiyel suç aletlerine getirilen yasaklar da potansiyel bir suç aleti olan ekmek bıçağının sırasının ne zaman geleceğini merak edişimiz daha bir yoğunluk ve devamlılık kazanmıştır.

Kılık kıyafet yasasının var oluşundan önce de var olan sonra da var olan, birkaç yıl öncesine kadar varlığı da kimsenin gündeminde olmayan başörtüsü, ne oldu da birden potansiyel suç aleti oldu?

Türkiye'yi bir dönem sağcı-solcu kavgasına, ülkücü-devrimci çatışmasına, alevi-sünni ayrılıklarına götüren sömürgeci güçler, bayatlayan bu argümanların yerine bir zamandır laik-antilaik çatışmasını monte etmektedir.

Başörtüsü bu altyapı çalışmalarının bir enstrümanıdır. Başörtüsünü bir siyasi-ideolojik sembol haline getirenler de bu sömürgeci provokasyonların bir tarafı olmaktadır. Bunu potansiyel irtica tehlikesinin göstergesi olarak lanse edenler ise diğer bir tarafı. Bu gerekçeyle bir din buyruğu olan ve Türk ailesinin gelenekleri arasında da yerini almış olan o mazbut başörtüsüne saldıranlar, kişi hak ve özgürlüklerine karşı bir saldırı görünümünü kazanan bu fanatik tavırlarının neticesinde karşılarında giderek daha muhkemleşen bir direnç bloku oluşturmuşlar, aslında bunu siyasete tahvil edenlere ve sembolleştirerek bir toplumsal çatışma kaynağı haline getirenlere, bunlardan fayda temin edenlere zemin hazırlamışlardır.

Bize göre bunlar, Türkiye'yi böyle mantıksız toplumsal çatışmalarla zayıf düşürmek ve kolay sömürebilmek isteyenlerin, emperyalizmin bir oyunudur. Ve bu işin tarafları, bilerek yada bilmeyerek, emperyalizme hizmet etmektedirler.

Bize göre başörtüsü potansiyel bir suç aleti değildir. Başörtüsü dinimizin buyruğudur, uygulayanı da uygulamayanı da hesabını Allah'a verecektir. Türk milletinin dününde var olan başörtüsü, bize göre yarınında da varolacaktır.

Ama görünen o ki, sömürgeciler bu yeni argümanlarından da epeyce istifade edeceklerdir.

Türk milletini bütün bu manasız çatışmalardan ve huzursuzluklardan ancak bir MHP iktidarı kurtarabilir. Oynanan oyunun farkında olan ülkücü kadrolar iş başına geldiğinde emperyalizmin bu tezgahı da diğerleriyle birlikte bozulacaktır.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin !




 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ