13 / 01 / 199
Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu da diğer bütün
kanunlar gibi parlamento tarafından çıkarılır. Yani
düğümü çözecek merci parlamentodur.
Oysa sorun zaten parlamentoda.
Yani, halk için böyle. Halk siyasetin çok kirlendiğini
söylerken parlamentodaki temsilcilerinden söz
etmektedir. Yoksa parlamento kurumunun varlığına ve
gerekliliğine ilişkin kimsede bir tereddüt yoktur.
Ama, seçiliş biçimleri sebebiyle, gerçekte millet
temsilcisi, "millet vekili" olma vasfını ve niyetini
taşımayan kimselerden oluşan bir parlamento, çözümleri
üreten yer olmaktan ziyade, çözümleri geciktirip kişi ve
grup çıkarlarına ayalı düzenin devamını sağlayan bir
kurum haline gelivermiştir.
Kararları liderler ve zaten liderlerle uyumlu olmayı
becerebilen kurmaylardan (!) seçilmiş olan parti
grupları verir, partinin parlamentodaki diğer
temsilcileri de -kendi kişisel düşüncelerinin ne olduğu
önemli değil- bu grup kararını mecliste onaylar. İşte bu
zorunlu onaylamaların neticesinde ülke meseleleri ile
ilgili yasalar ve kararlar güya demokratik (!) bir
işleyişle belirlenmiş olur.
Şimdi, bu çakı döndüren insanlar aynı zamanda bu çarkı
durdurmaya yegâne selahiyetli insanlar iken, adına
"millet vekilleri" denilen bu insanlar ne olacak ta bu
çarkı durduracaklar.
Tavuk-Yumurta ilişkisi gibi; bu vasıflardaki
parlamentodan bu vasıflardaki siyasi partiler kanunu ve
seçim kanunu çıkar, bu kanunlardan da bu vasıflardaki
parlamento.
Kördüğüm gibi...
Bunu kim çözecek? İnsanın aklına Büyük İskender'in
"Gordiom"un düğümünü çözmesi geliyor. O "Gordiom" ki, bu
günkü "kördüğüm" kelimesinin tarihteki kaynağı olarak
bilinmekte.
Kördüğümlerin ancak böyle çözülebileceğine ilişkin
kanaatlerin yaygınlaşmasına zemin oluşması da başka bir
tehlike. "28 Şubat Kararları"nı da "12 Mart" ve "12
Eylül"ün biraz çağdaşlaşmış hali olarak düşünmek mümkün
ise, 10-15 yılda bir kafamızı taşa çarpmamızın sabebi de
bu mu ola ki?
İşin başı parti içi
demokrasi
Tam ve düzgün bir
demokrasiye giden yolda atılacak ilk adım parti içi
demokrasiyi tesis etmektir.
Şimdi yine seçim öncesi ve adayların belirlendiği bir
zaman. Liberal sistem partilerinin bünyesindeki
süregelen güç ve insiyatif mücadelesi işte böyle günler
içindir. Gücü eline geçirenler, bu günlerde adayları
belirleme şansını da ve bunun getirilerinden istifade
edebilme imkanını da ele geçirmiş durumdadır.
Görülüyor ki bu seçimlerde meclise 6 parti girecek.
Ve sadece liberal solun temsilcisi olan CHP sorunsuz
olduğu illerde önseçim uygulaması yapıyor. Diğer
partiler seçim kurullarına "merkez yoklaması" ile aday
belirleyeceklerini bildirdiler. Bunlardan FP ile DSP'de
aday belirleme yetkisi direkt olarak genel başkanlara
bırakılmış. Liberal sağın iki temsilcisi ANAP ve DYP de
merkez yoklaması ile aday belirleyecek.
Bu 5 partinin de teşkilatlarına ve halka her zaman
vaadettikleri demokratik işleyişi, her zaman olduğu gibi
yine, uygulamaya koymadıkları ortada.
Yine her zaman olduğu gibi, çarka uygun, uydu olabilme
niteliklerini haiz, kişilik zaafları olan kişiler
öncelikle ve çoğunlukla tercih edilecek ki çark işlemeye
devam etsin.
Menfaat gruplarının güçbirliklerinden oluşan düzen
partilerin varlık sebebi zaten budur; hortumlama
sürecini devam ettirmek...
Ama bu denizin de bittiği bir yer vardır!
MHP farklı
Önceki yönetimlerde bazı
grupların menfaat saikiyle ve Türkeş sonrası yönetim
için yaptıkları bazı tüzük ve hukuk dışı uygulamalar
sebebiyle teşkilatlarda oluşturdukları tahribatlar
MHP'yi bu seçim öncesinde çok dikkatli olmak durumuna
getirmiştir.
O dönemlerde "güncelleştirme" gerekçesiyle üyeliklerin
silinmiş olması bu gün sağlıklı bir önseçim
uygulamasının asgari şartlarını da ortadan kaldırmıştır.
Zaten hakim denetiminde yapılacak önseçimlerde yasalar
sadece üye ve delegelere önseçime iştirak edebilme hakkı
vermektedir.
Oysa MHP bir ideolojik hareketin siyasi temsil organıdır
ve bu ideolojik harekete, "Ülkücü Hareket"e dünden bu
güne emeği geçmiş ve bu gün de hareket üzerinde tasarruf
ve telkin kabiliyeti var olan bir nice vasıflı insan
çeşitli sebeplerle yasaların izin verdiği seçiciler
olmak konumunda değillerdir.
MHP bütün bu kabil vasıflı insanların iştirak edebildiği
bir ön seçim yapabilmelidir ki gerçek manada "Ülkücü
İrade" tahakkuk etmiş olsun.
Geçtiğimiz günlerde MHP Genel Merkezi teşkilatlarına
adayların en sağlıklı şekilde belirlenmesi konusunda
teklif edebilecekleri metodları rapor etmelerini içeren
bir yazı tebliğ etmişti.
Yine basından ve genel merkez yönetiminde görevli bazı
dostlarından öğrendiğimiz üzere bu teklif ve görüşler bu
iş için oluşturulan bir komisyonda değerlendirilmekte ve
yakın bir gelecekte "Ülkücü İrade"nin tam tahakkuku için
belirlenmiş olan metod teşkilatlara tebliğ edilecek.
Duyumlarımıza göre her ilde eski-yeri teşkilat
yöneticilerinden, harekete çokça emeği geçmiş ve camia
nezdinde kabul gören önce isimlerden, bürokrasideki
varlığımızdan, bütün yankuruluşlardan ve yandaş sivil
toplum kuruluşlarından tekliflerle belirlenecek
kişilerden 1000 ile 2000 arasındaki sayıda seçici
kurullar oluşturulacak ve bu seçici kurullar aday
adaylarının içinden adayları ve sıralamasını
belirleyecek.
Tabii ki bu şekil, sonuçları itibariyle, seçilenlerin en
isabetli olması açısından, seçilemeyenlerin de bunu
kırgınlık ve burukluk hissetmeden kabullenebilmeleri
açısından en iyisi olacaktır.
Ve muhakkak, uzmanlar tarafından oluşturulacak bu şekil,
bizim bilmediğimiz detayla, mükemmele en yakın,
beklentileri azami ölçülerde karşılayan bir metod
olacaktır.
Umarız ki, gelecek seçimlerde MHP'nin içinde bulunduğu,
güç ve nüfuz sahibi olduğu parlamentodan bu şekilde tam
ve tatminkâr önseçimler yapmağa imkan veren yasalar
çıkabilecek ve hatta siyasi partiler için belki de böyle
boşlukları olmayan önseçim yasalarıyla aday belirlemek
zorunlu hale gelecektir.
MHP ülke için "doğrudan demokrasi"ye adım adım
yürümektedir. Bu yoldaki ilk adımların "partiiçi
demokrasi" olduğunun bilinciyle.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |