15 / 06 / 1998
Sıcak günlerdeyiz.
Orman yangınlarının en çok olduğu aylara girmek
üzereyiz. Dileriz bu yıl, önceki yıllarda yaşadığımız
büyük orman yangınlarının benzerlerinden ormanlarımızı
koruyabiliriz.
Bu yıl Orman Bakanlığı nezdinde 18 haziranda Fatih Çocuk
Ormanı'nda Cumhurbaşkanı'nın ve çeşitli sivil toplum
örgütlerinin, vakıf ve dernek temsilcilerinin, iş
çevrelerinin de katılımıyla "Yangınla mücadeleye ulusal
destek kampanyası" konulu bir toplantı yapılacaktır. Bu
benzeri duyarlı tavırların ve etkinliklerin faydalı
sonuçlar vereceğinden umutluyuz. Ama çözüm için doğru
tespitlerden hareket eden kalıcı uygulamalar, konuyla
ilgili yeni yasal düzenlemeler gereklidir kanaatindeyiz.
Ormanlar sanıldığından çok kıymetlidir.
Bir orman doğanın dengesine yağmur üreterek, erozyonu
önleyerek bir çok canlının barınmasına ve yaşamasına
zemin hazırlayarak katılırken, bir ağaç için ortalama
hergün 80 m3 havayı temizleyerek daha hayati önem
taşıyan bir işlevi de yerine getirmektedir.
Artan Dünya nüfusu ile doğru orantılı olarak artan
sanayi tesislerinin ve ürünlerinin, teneffüs ettiğimiz
havayı giderek daha çok kirlettiği bir gelişme sürecinde
Dünya'nın giderek daha çok orman ihtiyacı doğmaktadır.
Fakat biliyoruz ki, Dünya ormanları, yangınlar, tarım ve
yerleşim alanı açmak için yapılan kıyımlar, duyarsız
hükümet politikalarından kaynaklanan çeşitli uygulamalar
ve benzeri sebeplerle, giderek azalmaktadır.
Geçen yıl Avusturalya'da haftalarca süren orman
yangınları, Amazonlardaki orman yangını ve devam eden
orman kıyımı, Dünya'nın iklim dengesine ozon
tabakasındaki delik kadar olumsuz etkiler yapmıştır.
Bunun neticesinde oluşan aşırı sıcaklık ve kuraklıklar
da yeni orman yangınlarını doğuran bir önemli etken
olmuştur.
Gerek orman yangınlarındaki artışlar ve gerek politik
uygulamalardan doğan orman alanı kayıpları ülkemiz için
de aynı olumsuzlukta seyretmektedir.
Son 12 yıl içinde 400.000 hektar alan orman rejimi
dışına çıkarılmış ve orman alanları daraltılmıştır.
1985'te ve 1987'de yürürlüğe giren ve daha çok
hükümetlerin politik çıkar uygulamalarına zemin
oluşturan 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla, uygulamanın
başladığı 1986 yılında bu 400.000 hektarın %30'u, takip
eden yıllarda önemli bir kısmı ve hükümet değişikliğinin
gerçekleştiği 1991 yılında da %20'si orman sahası dışına
çıkarılmıştır. Halen yürürlükte olan kanun ile bu işlem
peyderpey devam etmektedir.
Şu an ülkemizde 20 milyon hektar alan orman sahası
olarak gösterilmektedir. Fakat bunun sadece 7 milyon
hektarı gerçek orman vasfına sahiptir. Kalan 13 milyon
hektarı ise ilgisizlik sebebi ile, yani ıslah edilmediği
için, bozuk koru, baltalık ve makilik durumundadır.
Ülkemizdeki orman yangınlarının yıldan yıla artan seyri
de aynı ölçüde vahimdir.
Birkaç yıl önce bir uçtan bir uca yanan Gelibolu'da
toplam 3.768 hektar orman kül olmuştur. Bu, kızılçam
ormanı için 1.500.000 ağaç demektir. Yerine dikilen
fidanların gerekli bakımları ve seyreltmeleri yapılarak,
yeni yangınlardan da korunarak ancak 50 yıl sonra bu
alan yangın öncesi durumuna dönmüş olacaktır. Yani,
mevcut halde akibeti de meçhul olan bu fidanlık, şu an
için 20 milyon hektar olan orman alanının içinde
görünmektedir.
Geçtiğimiz yıl birbirini izleyen günlerde ardarda yanan
Marmaris'te 2000 hektar, Antalya Düzlerçamı'ndaki bir
orman serisinde de 3000 hektar orman alanı yanmıştır.
Bozulan iklim dengesi ile, şimdiye kadar hiç yangın
çıkmayan Doğu Karadeniz sahil şeridinde de geçen yılın
sonbaharında 5 gün süren bir yangın çıkmış, engebeli
arazi sebebiyle uzun süre söndürülemeyen bu yangında
1000 hektar orman yanmıştır.
Görülüyor ki; artan nüfus ile birlikte tüm dünyanın ve
ülkemizin giderek artan orman ihtiyacına karşılık aksine
bir gelişmeyle orman alanları ve gerçek ormanlar giderek
azalmaktadır.
Yeterli orman sahasına sahip olabilmek için fidan dikmek
de önemlidir, onları koruyarak büyütmek de önemlidir
fakat en kolay ve etkili yol, var olan ormanları politik
yağmalardan, kıyımlardan ve özellikle yangınlardan
korumaktır.
Bu vesileyle, üniversite kurmak bahanesiyle Boğaz
kıyılarındaki Sarıyer ormanlarının Koç ailesine,
Tuzla'daki Bıyıklı Devlet Ormanları'nın Sabancı
ailesine, Riva'daki 5.000 dönüm çam ormanının
Galatasaray Vakfına tahsis edilmesinin halk yararı
gözetmeyen yanlış yer seçimleri olduğu kanaatimizi de
söyleyelim.
Ama en çok tahribatı yangınlar yapmaktadır.
Bölücü terör örgütünün sabotajlarının da bu yangınların
artışında mühim bir rolü olmuştur.
Biz Türk Milliyetçileri olarak, Türk milletinin her
konuda hak ve menfaatlerini gözeten bir tutum içinde
olmak durumundayız. Bu sebeple çevreciyiz. Bu sebeple
"Ormanlarımız yanmasın!" diyoruz.
Orman yangınlarının azaltılabilmesi için yapılması
gerekenleri iyi gözetleme yaparak erken tesbit edilme ve
yeterli araç ve elemanın yangın sahasına erken
ulaştırılması şeklinde özetleyebiliriz. Ülkemizde yangın
gözetleme kuleleri yeterli miktardadır. Fakat kule
gözetlemesi yeterli bir uygulama değildir. Kule
gözcüleri yangını genellikle 500 m2 ve üzerinde fark
ederler, ilk mücadele için de ortalama yarım saat geçer.
Oysa daha erken fark edilen ve 500 m2 civarında müdahale
edilebilen yangınlar bulundukları yerde
söndürülebilmektedir. Halkımız bu konuda
bilinçlendirilirse gönüllü yer gözcüleriyle yangınların
çoğu henüz başladığında tespit edilebilir.
Vatandaşlarımızın içinde "177 yangın ihbar telefonu"nu
bilenlerin çok az olduğunu tahmin ediyoruz. Biz bu
konuda toplumu bilinçlendirmeyi görev edinmeliyiz.
Helikopterle havadan gözetlemenin en etkili yöntem
olduğunu ilgililerin de bildiği kanaatindeyiz. Ama
bürokrasinin makam aracı gibi kullandığı helikopterler
yangın gözetlemesi için yeterince kullanılamamaktadır.
Yangın söndürmek için uçak alımı teşebbüsleri olduğundan
haberdarız. Özellikle engebeli zeminlerde uçağın çok
alçalamadan boşalttığı su havada buharlaşarak yangına
oksijen üretir ve yangını alevlendirir. Biz bu projenin
çıkar peşindeki insanların telkinlerinden kaynaklandığı
endişesini taşıyoruz. Bize göre doğru olan 24 saat
havadan gözetleme ve ilk müdahale ekiplerini yangın
mahalline zamanında taşıma yeteneğini kazanmak için
helikopterlerden istifade etmektir. İlgilileri bu konuda
uyarıyoruz. Söndürme ekiplerini taşıma ve su taşıma
amacına yönelik olarak Rusya'dan helikopter filosu
kiralama uygulamasını doğru yönde atılan bir adım olarak
değerlendiriyoruz.
Hükümetlerin, politik tavır içermeyen, uzman görüşlerini
esas olan teknik donanım ve uygulamaları sağlamasını
bekliyoruz.
Ve MHP olarak, bizim iktidarımızda konuya kalıcı
çözümler getirmek iddiasındayız.
Orman yangınlarının ihbar edileceği telefon 177'dir.
Bütün ülkücüler gönüllü birer yangın gözcüsü ve
mükellefi olmak durumundadır.
Biz "gelecek seçimler için değil, gelecek nesiller için"
var olan bir siyasi-ideolojik hareketin mensuplarıyız.
Türk milletinin mutlu geleceği bizim "boynumuzun
borcu"dur.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |