21 / 09 / 1998
Rutubetli iklimlerde bazı
yaşlı ağaçların gövdesinde alışılmadık kalınlıkta
sarmaşıklar görmek mümkündür. Onların ağacın kabuk
dokusuna lif gibi küçük damarlarla yapışarak ağacın öz
suyunu emerler ve kıvrıla kıvrıla ağaç boyuca
yükselirler. Bazı cinslerinin üzüm salkımlarını andıran
zehirli meyveleri vardır. Ve bazı sarmaşıkların
gövdeleri insanı şaşırtacak irilikte olabilirler ama hiç
biri öz suyunu emerek beslendiği ağaçtan daha iri
olamaz. Ve yine, hiçbiri gövdesine sarıldığı ağaç
yaşlanıp yıkıldığında yada kesildiğinde hayatta kalamaz,
ağaçlarıyla birlikte ölürler.
Din siyaseti yapmak din ticareti yapmak kadar aşağılık
bir davranıştır. Fakat neredeyse bütün dünya
demokrasilerinde bu fırsatı değerlendiren siyasi
partiler mevcuttur. Bizde de olması doğaldır. Birisi bu
işi yapacaktır nasılsa, A partisi değilse B partisi.
Ve bu boşluğu dolduran partilerin bünyesinde, zehirli
sarmaşıklar gibi onlardan güç alarak büyüyen, ürkütücü
boyutlara ulaşan radikal unsurlar var olur genellikle.
Bunları yok saymak doğru değildir. Varlıkları mutlaka ki
bazı zararlar verirler ve bazı zararları vermeğe de
hazır potansiyel kaynaktırlar. Onlara tedbirler almak,
"hukuk devleti" kavramını incitmeden onların
gelişimlerini engellemek toplumsal menfaatler adına
devletin görevidir.
Sarmaşıkları yok etmek için ağaçları kesmek demokrasinin
de kolunu bacağını kesmek gibidir. Yanlıştır. Ayrıca,
iklim ve toprağın yapısı elverişli ise her kesilen
ağacın yerine bir yenisi nasılsa çıkacaktır ve onun da
bir sarmaşığı olabilecektir.
MNP kapatıldı da ne oldu? Erbakan bu kez MSP'nin
lideriydi ve istikamet aynı idi. O kapatıldı REFAH
kuruldu. Şimdi de FAZİLET...
"FAZİLET'in başında Erbakan yok, durum biraz farklı"
diyenler olabilir. Demirel de siyaset yasaklısıydı bir
dönem, ama dönüşü muhteşem oldu.
Bu görüntü, demokrasinin kendi yaralarını kapatabilme
özelliğini gösteriyor olsa bile bu yaraların izleri
kalır. Demokrasinin gelişim sürecinin yavaşlaması bile
başlı başına ciddi bir kayıptır.
Toplumun, kendi devletine güveninin azalması, hak ve
adalet kavramlarından yoksun ya da bu değerlerinin
yetersiz olduğunu düşünmesi de bütünüyle toplumsal
barışa ve ülkenin siyasi-iktisadi gelişimine zarar
verir.
"Hukuk devleti" prensipleri büyük ve gelişmiş devlet ve
mutlu bir millet için vazgeçilmez bir ön şarttır.
Bize göre RP de, devamı olan FP de asla irticai bir
devlet nizamı için kurulmuş -yada sonradan bu hale
gelmiş- partiler değildir.
Hatta şimdiki genel başkanları Recai Kutan beyin ifade
ettiği gibi, Türkiye'deki radikal dinci unsurların FP
(ve haliyle dünkü RP) sayesinde gelişemediklerini
söyleyebilmek de mümkündür.
Ve belki de, Dünya'nın onyıllarca sonrasındaki düzeni ve
güç dengeleri üzerine hesaplar yapan sömürgeci
sermayenin, köktendinci unsurların bölgede güçlenmesini
engellemek için oluşumuna katkıda bulunduğu, yollarını
açtığı kuruluşlardır bunlar.
Bunun mutlaka böyle olduğunu iddia ve ispat
kabiliyetinde değiliz ama kimse de aksini iddia ve ispat
kabiliyetine sahip değildir. Bize görünenlere göre, bu
kuvvetle ihtimal dahilindedir.
Kimse Erbakan ve avanesinin, yada onlardan sonra
yönetime gelecekleri bu günden belli olanların, veya
bütünüyle dünkü adıyla RP bu günkü adıyla FP örgütünün,
Cezayir'deki veya Afganistan'daki köktendincilerin
arzuladığı ve uyguladığı çağdışı bir nizamı
arzuladıklarını yada uygulayabileceklerini zannedip bu
korkularla yaşamasın.
Böyle bir arzularının olmadığı artık görülmüştür.
REFAHYOL iktidarı ülke için sayısız üzüntü ve kayıplarla
anılabilmektedir fakat, takiyye (!) üstadı Erbakan ve
avanesinin "iki yüzü"nden hangisinin gerçek olduğunu
göstermiş olması açısından bir fayda da temin etmiştir.
Gerçi hâlâ bazı karşı fanatikler bunu göremeyip (yada
görmezlikten gelip) RP'yi ve devamı olan FP'yi "öcü"
olarak göstermek gayretindedirler ki kendileri de bundan
güç alarak gelişmektedirler. Onların da amacı kendi
organizasyonlarının devlete hakim olmasını sağlamak,
devletin ve milletin imkanlarından kendi
organizasyonlarının, mensuplarının ve yandaşlarının,
istifade etmesini temin etmektir. Belki onları da aynı
sömürgeci güçler, aynı Pentagon ve CIA üretmiştir ki
altyapılarını kendisinin hazırladığı bu kördöğüşünün toz
bulutlarına gizlenerek malı götürsün.
Ve ayrıca... RP yada yeni adıyla FP teşkilatlarının
böyle bir niyeti olsa bile bunu uygulayabilme
kabiliyetleri yoktur.
Yaygaracı "laiklik havarileri"nin dışında bir sessiz
çoğunluk vardır ki böyle bir endişeyi taşımamaktadır. O
sessiz çoğunluk gerçekte böyle -veya başka türlü- bir
tehlike zuhur ettiğinde kendi savunma refleksini
geliştirebilecek ve bu tür niyetlere geçit vermeyecek
kabiliyettedir.
70'li yıllarda bunun bir örneği yaşanmıştır.
Kitle iletişim araçlarının böylesine geliştiği ve
yaygınlaştığı bir dönemde, temel hak ve özgürlükler
noktasında toplumun büyük kesiminin bilinçlendiği bir
ortamda baskı ile böyle bir nizamı kurmak ve yaşatmak
mümkün değildir.
Bu millet Cumhuriyet'i temel prensipleri ile
yaşatacaktır. Hem de "laiklik havarileri" ve benzeri
neidiği belirsiz bulanık suculara paçasını kaptırmadan!
Çünkü biz varız... Ve geleceğe ışık tutacağız!
Geleceği "DOKUZ IŞIK"la aydınlık yapacağız!
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin! |