VADETTİĞİMİZ DEMOKRASİYİ YAŞAMAK
4 yıl önce, MHP’ nin İstanbul İl Başkanlığını
yapmakta olan Osman CEYLAN’ ın “güncelleştirme” bahanesiyle bütün üyeleri yok
sayıp, 100 – 150 kişilik ısmarlama üyelerle kongreler yaptığı sürecin öncesinde
bu zûlme karşı durabilmek için aşağıdaki yazıları yazarken “evin yaramaz çocuğu”
olmak pahasına önünü açtığımız kurmayların bir gün MHP yönetimine seçilebileceklerinden
ve o günden sonra MHP’nin ilanihaye topluma vadettiği ölçülerdeki demokrasiyi
kendi içinde de yaşayacağından, artık mütemadiyen kendini yönetecek kişileri kendi
özgür iradesi ile belirleyeceğinden emindik.
O zamanlarda şimdi MHP’nin yöneten
kadrosundaki kişilerin bir kısmının takdir dolu ifadelerine muhatap oluyorduk.
Çünkü onların yürüyeceği yollardaki çukurları ve tümsekleri düzeltmek için baş
koymuştuk. Bu tümden müşahhas bir tavır değildi, ülke sathındaki bir çok örnekten
biri idik ve hepimiz ülkücü hareketin kaygıları ile kaygılanan sayısız dilek sahibinin
sözcüleri idik.
Şimdi ne o dilek sahiplerinin sayısında
bir azalma var, ne onların adına söz söyleyeceklerde...Ve maalesef ne de söylenecek
sözlerde...
....................................
VADETTİĞİMİZ DEMOKRASİYİ
YAŞAMAK ( Büyük KURULTAY - Şubat 1997 )
Yöneticilerin
“devamlı olarak yönetebilmek” güdülerini doğal buluyoruz. Sebepleri bu ülkeye
hizmet edebilmektir diye kabul ediyoruz. Birilerinin kişisel beklentiler içinde
olabilme ihtimalinin varlığını, hatta böylelerinin güçbirliği oluşturabileceklerini
de gözardı etmiyoruz.
Yönetenlerin ; “ben iyi yönetiyorum,
bunun için hep ben yönetmeliyim, mutlaka ben yönetmeliyim, yöneticiliğimin bana
verdiği gücü onu hep muhafaza edebilmek için kullanmam haktır, çok adaletli
olmak zorunda değilim” bakışı olursa yanlış olur.
30 siyaset yaşına gelmiş olan bir
hareketin mensuplarının tartışılmaz genel başkanları dışında kendilerini
yönetecek arkadaşlarını seçebilecek kabiliyetleri elbette ki vardır. Onlar ki
bütün ülkeyi yönetmeğe talip olan kadrolardır.
15 milyon nüfuslu İstanbul, medyanın
merkezi olan, kültürün ve ticaretin de merkezi olan İstanbul, bu özellikleri değerlendirebilenlere
siyasi güç veren, değerlendiremeyenlerin ise Anadolu’da oluşturabildikleri siyasi
varlıklarına dahi balta vuran, kambur olan İstanbul, partilerin merkez yönetimleri
gibi, onlar kadar, iyi yönetimlere muhtaçtır.
İstanbul iyi yönetilirse ancak, özlenenler
gerçekleşir.
İyi yönetim, İstanbul’un varolan bütün
dinamiklerinden istifade edebilecek, bu hareketle hayatının bir döneminde tanışmış
olan herkesi yeniden bayrağın altında toplayabilecek yönetimdir.
İyi yönetim, sahibi olduğu değerlerin
kalitesi sebebiyle bu halk hareketine meyli olan herkesi de bayrağın altında toplayabilecek
yönetimdir.
İyi yönetim, teşkilatların kendilerini
yönetecek arkadaşlarını, demokratik metotlarla,baskısız zeminlerde seçebilmeleri
ile gerçekleşir.
Yönetenlerden bu yolu her zaman açık tutmalarını, seçicilerden de bu hakkın ve
vazifenin idrakinde olmalarını bekliyoruz.
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin
!
.........................................
BİR GÜN MUTLAKA
( Büyük KURULTAY - Mart 1997 )
Dağlara taşlara bazan adam boyunda
bazan ağaç boyunda MHP’ ler yazdıydık.
Virajı dönen otobüslerin camından
bakınırken birden bire karşınıza çıkan devasa “üçhilal”lerin yaşattığı o ince
keyif ve gururu hatırlayın.
Sonra büyüdük, okuduk, yazdık, üniversite
yıllarını namluların ucunda yaşadık. Kimimiz mezun olduk, kimimiz şehit olduk.
Duvarlara MHP yazarken
vurulup duvarın dibinde can veren kaç şehidimiz vardır?
30 kadar yılı ne için böyle ölesiye,
ne için böyle öle öle yaşadık...Mirasyediler kan denizinde kayık yüzdürsünler
diye mi?..
Bu böyle olmayacak!..
Hesabı olanların hesabı tutmayacak!
Bu hareket Türk milletinin
hak ve menfaatlerinin bekçisidir. Bu hareket yaradılışı itibariyle toplumcudur.
Şimdilerde birileri hasbelkader bazı
yönetim kademelerini ikbal beklentileri ile işgal etmiş olsalar bile, bu hareket
bir gün kendi çocuklarının, bu millete beklentisiz hizmet vermekten manen tatmin
olan evlatlarının temiz ellerine teslim olacaktır.
Bu hareket zulümle yönetilemeyecek
kadar asildir.
Hele İstanbul gibi ilmin ve
kültürün merkezi olan bir metropolde zulüm ve hile asla kabul görmez. Buna teşebbüs
edenler bunun diyetini er yada geç öderler.
Siz, 5000, 7000,
10.000 üyesi olan ilçe teşkilatlarının otuzikisini birden, bütün üyelerini
de silerek, tüzük ve hukuk dışı metodlarla azledeceksiniz, yetki verdiklerinize
de yüz-yüzelli kadar üye kaydedip sizin olur verdiğiniz il delegeleri ile kongre
yapma selahiyeti vereceksiniz, bu ihanet ve entrikalara karşı çıkanlara
bu “Başbuğ”un emridir diyeceksiniz, inanmayanları da “Başbuğ”a türlü
kuyruklu yalanlarla “bunlar asidir” diye şikayet edeceksiniz...
Ne için bütün bunlar?..İl kongresi
sizin istediğiniz gibi neticelensin diye...Genel merkez delegeleri sizin istediğiniz
kişiler olsun diye...
Teşkilatlar kendilerini yönetecek
olanları seçemeyecek ise neden varlar...Kongreler neden yapılıyorlar... 10.000
tane üyeyi silip te 100 kişiyle yapacağınız kongrelerin ardındaki hesabı kimden
nasıl gizleyeceksiniz?
Evet.. Sizler bu zulmün diyetini bir
gün mutlaka ödeyeceksiniz !
Ve bu hareket asalaklarından bir gün
mutlaka kurtulacak !
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin
! |