“DEVLERİN
AŞKI” BİTTİ Mİ ?
Nerde kaldı o çağlar
ki, analar “kurt” doğururdu
Hilkat insan çamurunu destanlarla yoğururdu Nerde o yiğitler
ki gür sesleri obayı bürür
“Yürü” dese dağlar yürür, “Dur” dese kalpler dururdu
Arif Nihat ASYA (Bir bayrak rüzgâr bekliyor’ dan)
Sözümüz ülkücü geçinenlere değildir.
Ülkücülükten geçinenlere hiç değildir.
Sözümüz “ülkücü”leredir ;
Neredesiniz ki, ne gölgenizi gören
var, ne sesinizi duyan?! Buhar olup uçtunuz mu ?
Namluların ucundaki hayatta yol arkadaşlarıyla “pazara kadar değil, mezara
kadar” diye kavilleşenler, neredesiniz? Nedir, nedendir bu ölü suskunluğunuz,
yoksa ruhlarınız öldü de kavliniz sona mı erdi?
O karşı konulmaz sevdaları uğruna,
anne ve babalarına ahir ömürlerinde bir huzurlu gün göstermeyen, evlat sevgisinin
korku dağları yarattığı yürekleriyle onları uykusuz gecelere mahkûm edenler, ne
oldu sevdanıza? Bir hiç için miydi çektirdikleriniz? “Buraya kadarmış” deme hakkınız
var mı?
Körpecik beyinlere kara sevdalar ekip
onları ana kucağından çalan, kendi yürek yangınlarına onları da yol arkadaşı yapan
“ ağabey”ler, siz neredesiniz? Yolunuza yolcu yaptıklarınızın nicesi
şehit olmuş iken, vebaliniz sizi hesap gününde bekliyor iken, sizin peki “Bitti..”
deme hakkınız var mı ? “Devlerin aşkı” bir filmin adı mıydı yoksa?
Siz, bir ömrü hayallerinin ideallerinin
peşinden sürükleyenler, istikballerini demir parmaklıkların arkasına itenler,
can arkadaşlarını kucaklarında ölüme gönderenler, ölümle akraba gibi yaşayıp bu
günlere gelenler, siz neredesiniz? Uçurum kenarındaki patikalarda güle oynaya
yol yürüdünüz, korkmadınız, yılmadınız. Peki şimdi nerdesiniz? En zor gün bu gün
müydü?
Nerdesiniz “ülkücüler”, neden suskunsunuz.
Yavuklunuzu atlarının terkisine koyanlar dört nal giderlerken siz ne yapmaktasınız?
Hepsi birbirinden ayrı fedakarlıklarla,
kahramanlıklarla dolu olan onbinlerce otuz yılın, yirmibeş yılın sahipleri,
çeyrek ömürleri sonunda vazgeçmek için mi heba ettiniz.
Hey gidi efsane yıllar... Ne destanlar
yazıldı da tarih bozuldu. Selam olsun o günlere...
Selam olsun maziye ve geleceğe. Bundan
sonrasını üç beş “ideal askeri” yapa yalnız yürüsek bile... |