“Bizi ger arpa ok-u yay etti.. anların
boynuzun kim ay etti !?..” Tarihle
birlikte başlayan bir davanın, 30 küsür yıllık siyasi temsil organını iktidar
ortağı yaptığımızda, artık ne olduğumuzu ve ne olmadığımızı gösterebileceğimiz
fırsatı yakalamış olmaktan sevinmiştik.. Umduklarımız
çok başkaydı ama... Önce
“el tokadı yemediği için kendi yumruğunu balyoz sanan” arka sokak kabadayısı bir
“maki”nin eşkıya tavırları ile, kurtulmak istediğimiz imajımız üzerimize mıhlandı
; Somuncuoğlu’nun -ve bir
çok ülkücünün- bu “konjonktür”de MHP’ye yakıştırmış olduğu Cumhurbaşkanlığı makamı
için aday olması “Firavun emri”ne karşı çıkmak gibi algılandı ve böyle cezalandırıldı..
Oysa, Genel Başkan “Partimizin adayı değildir” deyip, MHP gurubunu da bu konuda
tembihleseydi yine onun istediği olurdu, herkesin diline dolanan rezaleti de yaşamazdık. Sonra,
Rahşan’ın aşağılayıcı ifadelerini içine sindiremeyen Ali Güngör’ün, meclis kürsüsünde
bu tahkirleri kendi izni ve bilgisi dışında cevaplamasını, hükümranlığı için bir
tehdit olarak değerlendiren Genel Başkan tarafından hukuk ve tüzük hiçe sayılarak
ihraç edilmesini seyrettik bütün Türkiye ile birlikte. En
hazini de, en az yarısı ülkücü hareketin mazisinden yetişmiş olan 129 milletvekilinin
içinden 10 tane “delikanlı” çıkıp “bu gün ona, yarın bana” diyerek Ali Güngör’ün
arkasında duramamasıydı. Sonra
“Tahkim” geldi.. Ve diğerleri.. En
sonra iktidarın nimetleri... Ömrünü
davasına vakfetmiş ülkücülerin yerine “çarka uygun” karakterlerle “su başı” tutanlar,
bu uğurda “itiş-didiş” çekişmeler.. Bütün
yaldızlar döküldü.. Başbuğ’un “ hedefleyin!” dediği yıldızlar bir bir söndü.. Geriye
“boynuzları ay gibi olmuş, semirmiş boğalar” ile, Her
zaman “ok ve yay” gibi ince olan o “% 8.5 kemik” kaldı.. |