3 KASIM SONRASI


HURAFELER

İlahî dinleri yozlaştıran insanî yamalar vardır; hurafeler..

Bu hurafeler, esasen ilahî olan ve kul olanların onda bir hata ve eksiklik bulması mümkün olmayan kitaplı dinleri insanlar tarafından tartışılır hale getirirler.

Aslında tartışılanlar kitaplı dinlerin kendileri değildir, onlardaki insan tahribatlarıdır.

“Dokuz Işık Doktrini” kendi umdelerinden olan “gelişmecilik ve halkçılık” ile kendisini halk yararına her türlü yenilenmeye açmakta iken, “şahsiyetçilik ve hürriyetçilik” umdesi ile hür düşünce çizgisinde onurlu ve kararlı olmayı vazederken, kaynağı bilinmeyen bir hurafe de Ülkücü Hareket’e musallat olmuştur;

“Lider, Doktrin, Teşkilat tartışılmaz”...

Bir kere, Ülkücü Hareket’in doğal ve değişmez bir tek lideri vardır, Alparslan Türkeş..

Ondan sonraki MHP Genel Başkanları sadece “Genel Başkan”dırlar. Bundan sonrakiler de öyle olacaktır.

Nasıl ki; Türk Milletinin tarihindeki sayılı liderlerinden sonuncusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Atatürk’tür  ve ondan sonraki Cumhurbaşkanları sadece Cumhurbaşkanıdır, öyle.

Lider, o yanlış anlaşılıp yanlış kullanılandan başka bir şeydir.

Yoksa Mesut Yılmaz da lider olur Tansu Çiller de. Hatta Anap’ta Genel Başkanlık yaptığı halde sonradan Dyp’de milletvekilliği yapmayı zûl görmeyen, adına yazılmış fıkralarla ünlü Yıldırım Akbulut’ da.

Lider Başka bir şeydir.

Ülkücü Hareket’in doğal ve değişmez tek lideri de Alparslan Türkeş’tir.

Ve lider tartışılır..

Tartışılacak olan Alparslan Türkeş’in liderliği değildir. O zaten birilerinin ona bahşettiği, sunduğu bir unvan yada konum değildir. Kendi melekeleri ile doğal olarak sahiplendiği bir konumdur.

O, Bilge Kağan’dan beri varlığı bilinen Türk Milliyetçiliği fikriyatını son dönemde “Aksiyoner Türk Milliyetçiliği Hareketi” ile siyasi kulvara taşıyan, ve kendi eseri olan bu hareketin, can vereni, besleyeni, büyüteni olduğu için “Ülkücü Hareket”in doğal ve değişmez lideri olmuştur.

Kimsenin bunu tartışmak kabiliyeti yoktur.

Ama onun da tasarrufları, hem de kendi ürettiği doktrinin buyruğu ile, tartışmaya açıktır.

Hatırımızda kalan tartışmalar da vardır. Ama şimdi zikretmenin bir manası ve faydası yoktur.

Zaten bilinmelidir ki, sadece peygamberler “hatasız kul”lardır. Diğer insanların tümünün muhakkak ki hataları olmuştur, olacaktır. Ve hatalar ancak irdelenip tartışıldığı zaman düzeltilebilir ve tekrarından sakınılabilir.

İnsan kendi ağız kokusunu duymaz. Benim ağzım kokuyorsa bunu bana dostlarım söylemelidir ki insanları benden uzaklaştıracak olan bu fenalıktan kurtulayım. 

Doktrin’in esasen kendi kendini tartışmaya ve yeniliklere  açtığını söyledik.

Liderlik konumunun değil ama liderin tasarruflarının tartışılabilir olması gerekliliğini de söyledik.

Ve Ülkücü Hareket’in doğal ve değişmez liderinin Alparslan Türkeş olduğunu, sonraki Genel Başkanların sadece Genel Başkan olduklarını, iyi yönettikçe Genel Başkan olmaya devam edebileceklerini, iyi yönetemiyenlerin kongre sürecinde değiştirilmesinin mümkün ve gerekli olduğunu defaten söyledik.

Teşkilatın tartışılmamasından ne anlatmak istenir bilmeyiz.

Aslında “Aksiyoner Türk Milliyetçiliği Hareketi”nin Lider, Teşkilat, Doktrin güç ekseni etrafında yapılandığını, bunların her zaman sahiplenilmesi, diri ve güçlü tutulması gerektiği ifadesi nasıl olmuşsa birilerince “lider, teşkilat doktrin tartışılmaz” kalkanına dönüştürülmüştür. Ancak saklı tutulması gereken bir zayıflık varsa bu sahte kalkanın arkasına sığınmak ihtiyacı doğar. Güçlü ve diri olan şeylerin zaten tartışılmaktan korkmaması gerekir.

Gelelim bu hurafenin arkasına sığınmaya çalışanlara..

Onlar bilsinler ki;

70’li yılları namlu ucunda yaşamış ve bu günde halâ harekete ilgisini muhafaza etmekte olan, yaş ortalaması 40’ı aşmış “ideal askerleri”nin üzerinde, bu yanlış öğreti ile şartladıkları genç insanlarla baskı kurmaya çalışmaları aslında “suçun delili”dir.

Ve bu suç delili kongre sürecinde ayaklarına dolanacaktır.

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ