HURAFELER
İlahî dinleri yozlaştıran
insanî yamalar vardır; hurafeler..
Bu hurafeler, esasen
ilahî olan ve kul olanların onda bir hata ve eksiklik bulması mümkün olmayan kitaplı
dinleri insanlar tarafından tartışılır hale getirirler.
Aslında tartışılanlar
kitaplı dinlerin kendileri değildir, onlardaki insan tahribatlarıdır.
“Dokuz Işık Doktrini”
kendi umdelerinden olan “gelişmecilik ve halkçılık” ile kendisini halk yararına
her türlü yenilenmeye açmakta iken, “şahsiyetçilik ve hürriyetçilik” umdesi ile
hür düşünce çizgisinde onurlu ve kararlı olmayı vazederken, kaynağı bilinmeyen
bir hurafe de Ülkücü Hareket’e musallat olmuştur;
“Lider, Doktrin, Teşkilat
tartışılmaz”...
Bir kere, Ülkücü Hareket’in doğal ve değişmez bir tek lideri vardır,
Alparslan Türkeş..
Ondan sonraki MHP Genel Başkanları sadece “Genel Başkan”dırlar.
Bundan sonrakiler de öyle olacaktır.
Nasıl ki; Türk Milletinin
tarihindeki sayılı liderlerinden sonuncusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran
Atatürk’tür ve ondan sonraki Cumhurbaşkanları sadece Cumhurbaşkanıdır, öyle.
Lider, o yanlış anlaşılıp yanlış kullanılandan başka bir şeydir.
Yoksa Mesut Yılmaz da lider olur Tansu Çiller de. Hatta Anap’ta
Genel Başkanlık yaptığı halde sonradan Dyp’de milletvekilliği yapmayı zûl görmeyen,
adına yazılmış fıkralarla ünlü Yıldırım Akbulut’ da.
Lider Başka bir şeydir.
Ülkücü Hareket’in doğal
ve değişmez tek lideri de Alparslan Türkeş’tir.
Ve lider tartışılır..
Tartışılacak olan Alparslan
Türkeş’in liderliği değildir. O zaten birilerinin ona bahşettiği, sunduğu bir
unvan yada konum değildir. Kendi melekeleri ile doğal olarak sahiplendiği bir
konumdur.
O, Bilge Kağan’dan beri varlığı bilinen Türk Milliyetçiliği fikriyatını
son dönemde “Aksiyoner Türk Milliyetçiliği Hareketi” ile siyasi kulvara taşıyan,
ve kendi eseri olan bu hareketin, can vereni, besleyeni, büyüteni olduğu için
“Ülkücü Hareket”in doğal ve değişmez lideri olmuştur.
Kimsenin bunu tartışmak
kabiliyeti yoktur.
Ama onun da tasarrufları, hem de kendi ürettiği doktrinin buyruğu
ile, tartışmaya açıktır.
Hatırımızda kalan tartışmalar da vardır. Ama şimdi zikretmenin
bir manası ve faydası yoktur.
Zaten bilinmelidir ki,
sadece peygamberler “hatasız kul”lardır. Diğer insanların tümünün muhakkak ki
hataları olmuştur, olacaktır. Ve hatalar ancak irdelenip tartışıldığı zaman düzeltilebilir
ve tekrarından sakınılabilir.
İnsan kendi ağız kokusunu
duymaz. Benim ağzım kokuyorsa bunu bana dostlarım söylemelidir ki insanları benden
uzaklaştıracak olan bu fenalıktan kurtulayım.
Doktrin’in esasen kendi
kendini tartışmaya ve yeniliklere açtığını söyledik.
Liderlik konumunun değil
ama liderin tasarruflarının tartışılabilir olması gerekliliğini de söyledik.
Ve Ülkücü Hareket’in
doğal ve değişmez liderinin Alparslan Türkeş olduğunu, sonraki Genel Başkanların
sadece Genel Başkan olduklarını, iyi yönettikçe Genel Başkan olmaya devam edebileceklerini,
iyi yönetemiyenlerin kongre sürecinde değiştirilmesinin mümkün ve gerekli olduğunu
defaten söyledik.
Teşkilatın tartışılmamasından ne anlatmak istenir bilmeyiz.
Aslında “Aksiyoner Türk
Milliyetçiliği Hareketi”nin Lider, Teşkilat, Doktrin güç ekseni etrafında yapılandığını,
bunların her zaman sahiplenilmesi, diri ve güçlü tutulması gerektiği ifadesi nasıl
olmuşsa birilerince “lider, teşkilat doktrin tartışılmaz” kalkanına dönüştürülmüştür.
Ancak saklı tutulması gereken bir zayıflık varsa bu sahte kalkanın arkasına sığınmak
ihtiyacı doğar. Güçlü ve diri olan şeylerin zaten tartışılmaktan korkmaması gerekir.
Gelelim bu hurafenin arkasına sığınmaya çalışanlara..
Onlar bilsinler ki;
70’li yılları namlu
ucunda yaşamış ve bu günde halâ harekete ilgisini muhafaza etmekte olan, yaş ortalaması
40’ı aşmış “ideal askerleri”nin üzerinde, bu yanlış öğreti ile şartladıkları genç
insanlarla baskı kurmaya çalışmaları aslında “suçun delili”dir.
Ve bu suç delili kongre
sürecinde ayaklarına dolanacaktır. |