BİZİ KİMİN YÖNETTİĞİ DEĞİLDİR ÖNEMLİ OLAN, BİZİ NASIL YÖNETTİĞİDİR...
BİZİ ADALETLE YÖNETİP YÖNETMEDİĞİDİR !
Ülkücüler
kendilerini yönetecek kişileri seçebilecek kabiliyette değilse devleti yönetmeye
neden talip olsunlar..
30.000
oy aldığımız yerde, yarısı hareketle mazisi olmayan, okuldan-askerden arkadaş
veya akraba, ısmarlama 300 seçici ile kongreler yaptık. 70'li yılların efsane
isimleri de dahil binlerce ülkücüyü kendi ilçelerinde üye bile yapmadık.
Öyle
başlayan yolun sonu böyle biter.
Her
ne kadar, "tahkim yasası, petrol yasası, endüstri bölgeleri yasası"
gibi ülkenin ve ulusun geleceğine ipotek koyan, ulusal egemenliği zaafa uğratan
yasalara imza atmış olmakla ülkücü hareketin asli misyonuna aykırı tasarrufları
olan Devlet Bahçeli, müstesna davranışları ile Türk siyasetine kalite getirmiştir.
Bu kez de seçim sonuçlarını yakışır bir şekilde değerlendirerek, Türk siyasetinde
bir ilke daha imza atarak, diğer siyasilere de örnek olmuş, Tansu Çiller ve Mesut
Yılmaz'ı da kaçınamayacakları şekilde istifaya sürüklemiştir.
Hayra
vesile olsun dilerim ve umarım.
Lakin;
Soğutmadan, sulandırmadan ve sahte kongre zeminlerinde emanetçiler peydahlamadan,
iyi anılmayı hak etmek için, hiç olsun bu kez, gerçek manada "adaletli kongre
zeminleri" oluşturup ülkücü harekete kendi kaderini tayin imkânını vermek
gerekir.
Bunun için, öncelikle yeniden "güncelleme" yaparak bütün ülkücülere
üyelik ve seçicilik hakkı verilmeli..
Bunun
için de, öncelikle, mevcuttan ve neticeden
asıl sorumlu olan Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
azledilip, niyete taalluk eden bir isim bu sahada görevlendirilerek kongreye gidilmelidir.
Değilse
niyet tereddütle karşılanacaktır.
Değilse,
beyan edilen maksat hasıl olmayacaktır.
Siz
adaletli kongre zeminlerini oluşturun..
Bırakın,
ülkücüler kendi kaderlerini tayin etsinler.
İyi
anılmak için ise, bu da yakışır .
Ve
bu ülkücülerin hakkıdır.
Bir
ihtimal, bu hakları kendilerine teslim edilmese de alınır..
Ve
zaten..
Ülkücüler bu kez haklarını -verilmese de- almalıdır ! |