TAMAM
SİZ BENİ DÖVERSİNİZ!
Ama
idam mahkûmlarına bile tanınan bir "son istek" hakkı vardır, bilinir.. Benim
de bu kabil bir dileğim olacak sizlerden.. "Samimi sorular"a izin
verdiğinizden cesaretle soruyorum bunları. Umarım samimiyetim huzurunuzda kabul
görür. Ya görmez ise ne olur?!.. Benim samimiyetimi kim ölçüp değerlendirebilir
de beni aklar huzurunuzda ?.. Ya
sizin samimiyetinizi kimin sorgulamasına izniniz vardır ? Sizin
samimiyetlerinizi sorgulamaya kimse selahiyetli olabilmeyecekse.. Benim ve
benzerlerimin samimiyetlerini sizin sorgulayabilirliğiniz adil olur mu?.. Peki
ya "adil olmak" sizin için önemli mi ?! ........................................... Samimi
ve adaletli olacaksak.. Umumi zeminlerde, tamamen ideolojik kaygılarla sorulmuş
olan şu sorulara, kalem kalem, eğip bükmeden, her soruya bir cevapla, herkesin
de sizin kadar ülkücü olabileceğini bilerek ve kabul ederek, referansınız
görev makamınız ise sizden önce de bu mevkilerde birilerinin görev yapmış olduğunu,
hiç bırakmak niyetiniz olmasa da siz ölünce yerinize başkalarının bu görev yerlerinde
görev yapabileceğini hatırlayarak, yani sizden başkalarının da bu makamın
referansı ile sizin kadar ülkücü olabilme şanslarının olabileceğini unutmadan.. işte,
makamınızla sizden önce şereflenmiş bu ülkücülerin ve istikbalde makamınızla şereflenip
iyi ülkücü olabileceklerin de anlayabileceği bir şekilde, sadece ideolojik kaygıları
gidermek amacına münhasır, öfke ve tehdit içermeyen cevaplarınız var mı ?! -
Tuğrul Türkeş'in ekibinin, "İlçe kongreleri" öncesinde bütün üyeliklerin
silinip "güncelleme" tabir edilen bir üslup ile sadece kendilerine oy
verecekleri üye yaptıkları dönemde buna itiraz edenlerin, bu itiraza destek veren
-ben dahil- ülkücüler sayesinde yönetime seçilmelerinden sonra aynı üslubu kullanarak
"mütemadiyen seçilme"yi garanti altına almaları, vicdanlı ve adaletli
midir? -
Bu "mütemadiyen seçilmek", ölene kadar padişah gibi yönetmek arzusu
"Ülkücü Hareket"in kendisini iyi yönetecek insanları seçebilmek kabiliyetinden
yoksun olduğu için midir ? -
Şayet böyle ise, kendisini yönetmek kabiliyeti olmayan bir kadro ile devleti yönetmek
istemek devleti zaafa düşürmeyecek mi? -
Şayet sebep bu güvensizlik değilse, yani ülkücüler kendilerini iyi yönetecek kişileri
seçebilme kabiliyetini haiz ise, o zaman "ülkücü irade"nin tam tahakkuk
edeceği adaletli kongre zeminlerinden kaçmak niyedir ? Yoksa maksat ülkücü hareketin
iyi yönetilmesinden ve amaçlarını gerçekleştirmesinden daha başka bir şey midir
? -
MHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemde, egemenliğimizi zaafa uğratan "Tahkim"
ve benzeri yasaları içeren "uyum paketleri"nin 5 tanesinin imzalanmış
olması ülkücü hareketin 40 yıllık söylemleriyle örtüşür mü ?! Devamı ' -
İşte bu kabil endişe verici tasarrufları sorgulamak, varsa izahını istemek suç
mudur ? - Bu tasarrufları yapabilmek imkânını veren makamda bulunmak kişiyi
ve tasarruflarını sorgulanamaz mı yapar ? Böyle ise, bu doğru mudur ?! -
"Tek başına yönetme" üslubu birlikte çalışmış olduğu kişilerce telafuz
edilen, keza MHP'li hükümetin ilk dönemlerinde araştırma ve soruşturma komisyonlarında
görev yapan MHP'li vekillerin oylarına telefonla müdahale ettiği medyada defaten
yer alan ve benzeri örneklerin çoğaltılabileceği bir Genel Başkan üslubu, ülkeye
"adalet ve demokrasi" vaad eden bir siyasi/ideolojik harekete yakışır
mı ? -
Tek başına yöneten ve "tek seçici" olan bir insiyatif tarafından göreve
getirilmeyi kabul edenler, "tek seçici"nin tasvip etmediği tasarruflarda
bulunabilirler mi ? Böyle hallerde azledileceklerini, yerlerine "buyruklara
koşulsuz itaat edenler"in getirilebileceğini bilemezler mi ? -
Peki, "tek seçici" tarafından göreve getirilenler başlarında bulundukları
kurumları yönetmeye, onları temsil etmeye, gerçek manada hak sahibi midirler ?
Olmalı mıdırlar ? -
Yoksa, her kurum, her topluluk, kendilerini yönetecek kişileri kendi içlerinden
ve gerçek manada adaletli metotlarla seçmeli değil midirler ? Ülkü Ocakları'nın
başkanı ve yöneticilerinin de Ülkücülerin kendi çoğunlukları tarafından adaletli
zeminlerde seçilir olması onları milli direniş reflekslerinde merkezi otoriteden
daha bağımsız, daha başarılı yapmaz mı? -
Buna hayır diyeceklerin ülkeyi yönetecek kadroyu belirleyen "genel"
ve "yerel" seçimlere aday ve taraf olarak katılmaları hak mıdır, anlaşılır
mıdır, kabul edilir midir ? Bu çelişki değil midir ? -
Ülkücüleri temsil görevinde bulunanların, hareketin özüyle ve söylemleriyle ters
düşen yönetim tasarruflarını bizzat sorgulamaları gerekirken, aksine bunu yapanları
baskı altına alma gayretleri, bu sebeple, henüz zihinsel bağımsızlığına kavuşmamış
genç insanları tehdit ve baskı unsuru olarak kullanmaları ideolojik kaygılarla
izah edilebilir mi ? -
Bu üslup yerleşir ve gelenekselleşirse, ilerde bir gün bu görevlere gelecek olan
başka kişiler bu baskı gücünü mukabil olarak kullanmayı tercih ederlerse ne olur
?! Bunun sonu var mı ?! Bunun sonu kâr mı ?! Bu
sorular istenirse böyle uzar gider.. Artık bunu uzatmamak lazım. Gerçekten
ideolojik kaygılar var ise kendisi de ideolojik kaygılardan kaynaklanan bu soruları
ideolojik bir üslupla cevaplamak ve soru olmaktan, sorulur olmaktan çıkarmak lazım. Yoksa,
ben ölsem bu sorular soru olmaktan çıkmaz, oğlum sorar.. Bunun arkası kesilmez
! Tehdit ve baskılar, bu soruların ideolojik üslupla cevaplanamadığı görüntüsünü
vermektedir. Tehdit ve baskılar bu soruların haklılığının belgesidir ! |