Bu işler böyledir işte ;
Dış kapıda iken umursamadığınız,önemsemediğiniz
ve durdurmadığınız bela bir gün evin kapısına gelir, orda durdurmadığınızı yatak
odasının kapısında bulursunuz, artık geri çekilecek bir yer kalmamıştır ve her
şeyi göze almak kaçınılmaz olur.
“3 Kasım” böyle geldi..
Gözünü kulağını tıkayıp
kimseyi dinlemeden partiyi tek başına yöneten, “uyum” diye uydurulmuş bir kavram
adına bütün ülkücü söylemlerden ve tavırlardan uzaklaşarak AB dayatmalarına geçiş
veren Genel Başkan, iş federasyon yasalarına gelince partisinin varlık sebebini
hatırlayabilmiş ve her şeyi göze alarak “3 Kasım”ı ilan etmiştir.
Bu kararı da tek başına
vermiştir.. O dönemde en yakınında olanlardan bazıları bunu gerek kamu önünde
gerek özel sohbetlerde ifade etmişlerdir.
Her şeye rağmen;
Kürsü konuşmalarında,
kendisini ve yönetimini beğenmeyenlere, MHP’nin tek ve tapulu sahibi imiş gibi
kapıyı gösteren, sanki MHP binlerce şehidi olan bir davanın siyasi temsil organı
değil de, diğerleri gibi sadece siyaset yapmak için tercih edilen bir mekân imiş
gibi, “bizi beğenmeyen başka partiye gitsin” diyebilmiş olmasına rağmen, ömrünü
ve istikbalini bu harekete feda etmişlere bir üyelik hakkını dahi esirgemiş olmasına
rağmen, iktidar ortağı olduğu günden itibaren “ne oldum?!” delisi olup kendisini
aralarından baş seçen kurmay heyetine dahi kibirlenen, partiyi hukuk, tüzük ve
teamülleri yok sayarak, bütün kurumlarını hiçe sayarak, bir krallık gibi yönetmesine
rağmen..
3 kasım öncesinde, özlediğimiz ülkücü duruşu yeniden takındığı günlerde, yanında
durmak, bu davranışını desteklemek vazifemizdi ve bunu yaptık.
|