TÜM YAZILARI

Ülkücüye Mektuplar

Ülkücüye Mektuplar - 1 -
Ülkücüye Mektuplar - 2 -
Ülkücüye Mektuplar - 3 -
Ülkücüye Mektuplar - 4 -
Ülkücüye Mektuplar - 5 -
Ülkücüye Mektuplar - 6 -

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 
 
 
 

ÜLKÜCÜYE MEKTUPLAR


BU GÜN 
“O  GÜN” DEĞİL Mİ ?

Evet !..

Gelsin diye beklediğimiz, uğruna canlar verdiğimiz, yarı ömürleri ceza yattığımız, istikballerimizi çöpe attığımız, her şeyimizi uğruna feda ettiğimiz  “o gün” bu gün mü tereddütümüz var.

30 küsür yıllık  kavgamızın tapınağı MHP şimdi iktidar ortağı. Sevinmek zamanı... Lakin boğazımızda bir yumruk irisi, yutkunup rahatlamamıza izin vermiyor.

5.000,  10.000,  20.000 oy aldığımız yerlerde 300 kişilerle kongreler yaptık.

Adalet mi bu ?

Hem de bu harekete ömrünü vermiş, istikbalini gömmüş insanlara kapıları kapatırken daha ilk defa MHP’ ye üye olan insanlara seçicilik hakkı vererek yaptık bu kongreleri.

Adalet mi bu ?

Sonra gördük ki, hiç de önemi yokmuş. Tek liste, seçilecek kadar isim, “çarşaf” bile değil ki üç beş kişinin yerini değiştirsin de seçiciler bir şey yapmış olsun.

Genel Merkez Delegesi olmak için türlü çetrefiller yapanların da avuçları boş kaldı diye sevinsek mi gerek ?

Bu zûlüm neden ?!

50’den fazla ilde “ısmarlama kongre”ler yapan Tuğrul TÜRKEŞ ekibinin ve beş adayın yarıştığı, dış mihrakların trilyon saçtığı ve her türlü entrikayı yaptığı bir kurultay sürecinde Ülkücü Hareket’in kendine özgü refleksleri ve basireti sayesinde seçilenler bu hareketin politik kültür düzeyine en çok güvenmesi gerekenler değil midir ?

Öyleyse neden ?  

Kimden neyi korumak istediler de ülkücünün vicdanını sızlatan bu haksızlıkları yaptılar ?

Bu kadar kontrolde tutmak güdüsü ne için ?

Hatta ki, ülkücülere kendisini yönetecek kişileri seçme hakkını verenler, yeniden seçilmenin en büyük garantisine sahip olacakken, neden ?

Doğduğu yer üniversiteler olan, % 70’i aydın olan bu hareketin “küçük olsun benim olsun” zihniyetine teslim olmayacağını, adına “töre” deyip kendi beylik düzenlerini kurmağa çalışanlara izin vermeyeceğini zaman gösterecektir.

Milletin kendine “vekil” tayin ettiklerine, yasalara karşı bile dokunulmazlık taşıdığı bir kürsüde vekili olduğu milletin hissiyatını dile getirme hakkını çok gören zihniyet de ülkücü vicdanda hakettiği yeri alacaktır şüphesiz.

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ