TÜM YAZILARI

Kurultay Gazetesi

Dünden Yarına Doğru
Neden Yanyana Değiliz
Güneydoğu Neden Böyle
Senet Mafyası Hakkında
Öğrenci Hareketleri
İdeal Askerleri Ve...
Bir Bayrak Rüzgâr...
Haydi Bu Oyunu Bozalım
Takke Düştü
MHP Gelecekten...
Özelleştirme Bakü...
İhtiras Kimin Diyeti ki...

Vadettiğimiz...

Burjuva Solcular Ve...
Liberalizm - Toplumculuk
Türk'ün Adaleti
Birgün Mutlaka

Bozkurtlar Ve Diğerleri

Ülkücülük Adaleti...
Yazılarımdan
Buzdağının İhtişamı
Eğri Yolda Doğru...
Siyasette Cironto Olmaz
Kim Kazanacak Yada...
İtidal
Yazık
Susmak Zamanı
Ülkü Ocağımız
6 Temmuz'da Aklanmak
Taşlar Yerine Oturuyor
Yeni Bir Başlangıca...
Yavuz Ve Midillli
Öncelikler
Nafile Gayretler
İl Kongreleri
İst. Kongresine Doğru
Kaderleri Birleştirmek
Olanlar Olabilecekler
Emeklerimiz, Çocuklar...
İst. Kongresi Hakkında
Bozkurt'un Adı MHP
Adrese Teslim Mektuplar
Şayet
Emperyalizmin Tarifeli...

Başkanlık Sistemi ve...

RP nin İki Yüzü
Yerel Yönetimler Yasası
23 Kasım'a Doğru
Başörtüsü, Eşber Ve...
Yiğidin Hakkı
 

KURULTAY GAZETESİ YAZILARI

 

BAŞKANLIK SİSTEMİ VE MHP

06.10.1997

 

“Başkanlık sistemi” Türkiye’nin gündemine bir MHP tezi olarak ve çeyrek asır önce girmiştir. Sonrasında bir kez Özal’la, şimdi de Demirel’le ülkenin gündemine tekrar sokulmuştur.

Biz Özal ve Demirel’in “Milliyetçi-Toplumcu Sistem”den projeler alıp onları liberal ajitasyonlara tabi tuttuktan sonra ‘sanki Amerika’yı yeni keşfetmiş gibi’ pazarladıklarına birkaç kez şahit olduk.

“Millet Sektörü” kaynaklı, devleti stratejik yatırımlara ve sosyal hizmet sektörlerine yönelten, sermayeyi tabana yayan bir “özelleştirme” kamuya bütün cazibeleriyle takdim edildikten sonra - gurur abidesi olan Kardemir hariç - bir vurgun tefrikasına dönen özelleştirmeler de buna bir örnektir.

Başkanlık sistemi ise Özal ve Demirel tarafından ne hikmetse ancak Cumhurbaşkanı oldukları zaman fark edilmiştir. Her ikisi de Cumhurbaşkanlığı yaparken bu sistemin güçlü bir iktidara, beraberinde kalkınma için gerekli olan cesur kararlara ve hızlı uygulamalara imkan verdiğini fark edebilmişlerdir.

Güçlü iktidar..!

Evet ama ; “Milli devlet, Güçlü iktidar”.

MHP’nin çeyrek asırlık bu sloganı, çeyrek asırlık başkanlık sistemi teklifine bir ön şart koymuştur, “Milli Devlet”...

MHP bu başkanlık sistemini teklif ederken, daha doğmamış olan, henüz kimselerce fark edilmeyen etnik bölücülüğe, kendiliğinden çözüm getirecek olan “Tarım Kentleri”ni de beraberinde teklif ediyordu. Tarım Kentleri o zaman uygulansa idi bölücü fikirlerin istismara müsait bir altyapı bulması da imkansızlaşırdı, bölücü terörün uygun bir zemin bulması da.

Başkanlık sistemi “yürütme” erkinin patronu olan Devlet Başkanı’nı halkın bizatihi kendi oyları ile seçmesi açısından ve böylece kendi yönetimini -daha çok- belirleme şansına sahip olması açısından, yani halkın yönetime katılması açısından, iyidir.

Başkanlık sistemi, güçlü iktidar, beraberinde cesur kararlar ve hızlı uygulamalar şansı verdiği için de iyidir.

Başkanlık sistemi iyi olduğu için MHP’nin tezi ve teklifidir zaten.Ama, başkanlık sistemi bir MHP iktidarına da mecburdur. Yoksa Özal gibi federatif sistem yanlısı, Demirel gibi şapkasından kolayca vazgeçebilen insanların inisiyatifinde bir geçiş süreci yaşanırsa hiç de umulanı vermez.

Burjuva-solcu entelektüellere hayran bir Mesut Yılmaz’la, yarı malı Amerika’da olan çift pasaportlu Tansu Çiller de bunlardan iyi örnek değildir.

Ülke yönetimine bu tiplerin egemen olmağa devam ettiği bir süreçte başkanlık sistemi Türkiye için risklidir. Hatta tehlikeye başarıdan daha yakındır.

Bir zamanlar İngiltere’nin dominyonu olan Amerika başkanlık sistemi ile federal devletini kurarken zaten kolonilerden oluşan bir yapıdaydı. Buna rağmen “Birleşik Devlet” geleneklerinin kolayca yerleştiği söylenemez. Uzun süren bir kuzey-güney savaşında çok kan aktıktan sonra ancak ve federaller savaşın kazanan tarafı olduğu için bu mümkün olabilmiştir.

İngiltere’nin -diğer adıyla ‘birleşik krallık’- Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer dominyonları bağımsızlık kazandıktan sonra ve İrlanda, Galler, İskoçya artık fiili durum olarak ayrı devlet statüsü kazandıktan sonra, yani kaybedilecek bir şey kalmayınca, İngilizler giderek yarı başkanlık ve başkanlık sistemi yanlısı tercihlere yöneldiler.Lortlar Kamarası İşçi Partisi tarafından kapatılınca kraliyet ailesi ve ingiliz aristokrasisi artık devlet yönetiminde olmayacak.

Aslında bu örnekleri uzmanları değerlendirmeli.

Gerek başkanlık sistemi, gerek gümrük birliği ve benzeri bütün hayati konularda uzmanlar halkın önünde tartışmalı, bütün fikirler açığa çıkmalı, siyasi partiler görüşlerini kamuya ulaştırmalı ve ondan sonra da “halkoyu”na başvurulmalı.

Bu da MHP’nin tezidir ; temsili demokrasi yerine doğrudan demokrasi, halkın kendi geleceğini direkt olarak belirlemesi,kendi yönetimine katılması.

Ne hazindir ki MHP yıllar yılı egemen çevrelerin güdümündeki medya yüzünden bu mükemmel fikirlerini ve projelerini halka ulaştıramadı. Zaten 70’li yıllarda sömürgecilere ve işbirlikçilerine karşı vatan bekçiliği yaparken kanlı katiller diye teşhir edildik. Sonrasında hücreler, sonrasında siyaset yasağı geldi. Daha sonrasında yeni badirelere tedbirli, korunaklı, suskun politikalar ve bu zeminde filizlenen liberal milliyetçiler.

Şimdi başa dönüşün köprüsündeyiz, bu kongreler süreci de bitecek ve biz uzun bir zamandan sonra, başkanlık sistemi de dahil bütün projelerimizi anlayarak, anlatarak siyaset yapacağız.

Ve böylece iktidar olacağız...

Ve “yeni ufuklara doğru” doludizgin koşacağız.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin !

A S A M  B Ü L T E N

U F U K  Ö T E S İ
 
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ