TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
KATİL'İ UNUTMAYIN


18 / 12 / 1998

Hükümetin durumu da önemli. Amerika Irak’ı bombalıyor. Bu da Türkiye için çok önemli.

Amerika Irak’ı bombalarken Türkiye’nin bir hükümet problemi yaşıyor olması ayrıca önemli.

Yine, Türkiye’nin 20 yıllık bölücü terörü bitirecek son hamlelerini yaparken bir hükümet problemi yaşıyor olması da önemli.

Fakat, bitme aşamasına getirilmiş olan bölücü terörü yok edecek son hamleleri içeren sürecin bu kalabalıkta -tabiri maruz görün- gargaraya gelmesi ihtimali bizce hepsinden önemli.

Amerika’nın Irak’ı vurmasını şu aşamada engelleyemeyiz. Irak’ın buna sebep teşkil eden saldırgan stratejilerini de engelleyebilecek durumda değiliz. Bunlar bizim dışımızda gelişen ama bizi de içine alan, hatta Irak’tan sonra en çok bizi etkileyen ve dolayısıyla en çok bizi ilgilendiren konular. Ama netice itibariyle bu sürece bugünkü Türkiye olarak ne yazık ki pek fazla müdahale edebilme (bırakınız başkalarının başkalarına yaptığı adaletsizliklere müdahaleyi bundan doğan kayıplarımızı gidermek veya aza indirmek anlamında kendi haklarımızı koruma) şansına ve kabiliyetine de sahip değiliz.

Bu aczimiz halkın duygu ya da basiret eksikliğinden kaynaklanmıyor; her bir taraftan ve her bir yoldan güç birliği yaparak saldırgan sömürgecilerin bizi içine düşürdüğü yönetim zaaflarından kaynaklanıyor.

Türkiye iyi yönetilmiyor.

On yıllardır siyaseti izleyen, bir dönemdir bilfiil içinde olan bir ideolojik savaşçı olarak söylüyoruz; Türkiye uzunca bir süredir devam eden dünya dengelerinin değiştiği ve yeniden yapılandığı bir konjonktürde çok önemli kavşaklardan bazen doğru yolu ve fakat bazen de yanlış yolu tercih ederek geçmiştir. Bu süreç devam etmektedir. Daha bir süre Türkiye ulusal ve uluslararası politikalarında önemli yol ayrımlarından geçmek durumundadır.

Dileğimiz bundan sonraki yol ayrımlarında Türkiye artık hiç hata yapmasın doğru tercih yapabilsindir.

İşte bu sebeple uyarıyoruz; katil unutulmasın!

Çünkü; yurt olarak kalkınmamızı ulus olarak dünya dengelerine yeni bir boyut kazandıracak olan “Türk Birliği”ni gerçekleştirmemizi geciktiren unsurların başında sömürgeci sermayenin yarattığı ve başımıza bela ettiği bölücü terör örgütü gelmektedir.

Teröre harcanan para yatırımına dönüşse idi, ki terör mani olmasa da dönüşecek idi, bugün dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olabilme şansını yakalayabilirdik. Sahip olduğumuz jeopolitik ve coğrafi konum bu dünya konjonktüründe bunu kaçınılmaz yapardı.

Lakin bölücü terörle mücadele etmek zorunda bırakılan ve bölücü terörle mücadele etmek kabiliyetleri de, bıçak sırtındaki dengelere oturtulmuş kırk parçalı, ucube, iktidarsız yönetimlerle zayıflatılan bu dönemin Türkiye’si bu konjonktürün doğurduğu fırsatları ve ülke potansiyellerini değerlendirememiştir.

Merdiveni basamak basamak tırmanmalıyız.

Bize göre ilk basamakta bölücü terörü bitirmek üzere başlatılmış olan süreç durmaktadır.

“En önce hükümet, bu sürecinde iyi işlemesi için en önce iyi bir hükümet” diyenler yanılırlar.

Çünkü bu parlamentodan iyi bir hükümet çıkmaz.

İyi bir hükümet için de start verilmiş, seçim süreci fiili olarak başlamış yol yarılanmıştır. 18 Nisan’dan sonra yeni bir parlamento oluşacaktır. İçinde ülkücü kadroların da çokça yer aldığı yeni bir parlamento ve mutlaka bu günkünden daha iyi olacak olan bir yeni hükümet bütün milletin beklentisidir, gerçekleşecektir.

Ama bu dört ay içinde, onbinlerce vatan evladının katilinden sorumlu olan yüzyılın en büyük canisinin yakalanmasını, Türkiye’ye getirilmesi ve yargılanıp cezalandırılması için zaten başlamış olan süreç mutlaka en isabetli taktik ve stratejilerle devam ettirilmeli, bu sonuç er yada geç mutlaka tahakkuk ettirilmelidir.

“Hele 4-5 ay geçsin iyi bir hükümet kuralım da sonra gereğini yaparız” diyebilmek mümkün değildir. Bu 4-5 ay içinde “atı alan Üsküdar’ı geçer” çünkü.

İyi bir hükümet yoksa da iyi bir halk vardır.

Artık haklarını korumak noktasında daha duyarlı ve bilinçli olan, sivil toplum örgütlerinde dayanışma yeteneğini kazanabilen bir halk var.

Yine böyle bir kuruluşta omuz omuza verebilmiş olan “şehit anneleri” var.

Biliniz ki bir tek onların mücadelesi dahi, er yada geç çocuklarının katilinden sorumlu olan caniyi cezalandırmaya yetecektir. Bugün sükut ile teenni ile suskun bekliyorlarsa devlete duydukları güvendendir ama daha şimdiden İtalya’da, İtalyan hukukuna göre evlatlarının katilinden nasıl hesap sorabileceklerinin araştırmalarını yapmış altyapılarını hazırlamaktadırlar.

Onların yürek yangınları sonsuza kadar yürümelerini sağlayacak enerjiyi vermektedir onlara. Ama yine de evlatlarını vatan uğruna şehit vermemiş olan ailelerin de onlarla birlikte olması, bu zorunlu ve uzun yürüyüşlerine katkıda bulunması bir idrak ve ahlak gereğidir. Şehit annelerinin de beklentisidir. Bize göre de haklarıdır.

Şimdi biz, ülkücü hareketin kadroları, bütün bu saydığımız zorlukların aşılmasından sorumluyuz.

Katil yakalamak ve yargılamak ve devletin tespit ettiği stratejilerin gereği neyse onu yapmakla sorumluyuz.

Uluslararası hukukun, çoğunlukla olduğu gibi bu defa da haktan yana değil de güçten yana, güçlülerin menfaatinden yana tahakkuk etmesi halinde “şehit anneleri”nin yürüyüşüne yol olmaktan, yollarına öncü olmaktan sorumluyuz.

Bütün zorlukların halktan yana, milletten yana olan güçlü hükümetlerle kolaylayacağını da biliyoruz. Bütün milletin beklentisi ve özlemi olan böyle bir hükümetten de biz sorumluyuz.

Bu idrak ile, her ne gerekliyse, omuz omuza!...

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.




 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ