TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
ŞAYET...


26 / 10 / 1998

Bu başlık, kardeş gazete Kurultay'da yazdığımız o dönemde, 23 Kasım öncesinde, değerli dava büyüğü Ramiz Ongun beyin, 6 temmuz sonrası beyanları hilafına ve yanlış bir taktikle, yeniden genel başkanlığa aday olabileceğinin sinyallerini değerlendirdiğimiz bir yazının başlığı idi.

Amacımız yaraları kaşımak değil tarihten bir ibret çıkarmaktır.

Bize göre;

Tuğrul bey ve ekibi, hâlâ devam eden bir yarışın -ısmarlama kongrelerin sağladığı güç ile- kazanması muhtemel görülen taraflarından biri iken, Devlet beyle aynı frekanstaki delegeye hitap eden Ramiz Ongun'un aday olabileceğinden söz etmesi dahi kararsız oyların Tuğrul beye meylini artırırdı.

6 temmuz sonrasındaki beyanlarına rağmen ve bir taktik hata olarak yeniden aday olması, Ramiz Ongun'un istikbal için varolan "alternatif" konumunu kaybetmesini getirirdi.

Getirdi de...

23 kasımda Ramiz bey aday olmasa idi Devlet beyi genel başkanlığa seçen oylar ikisinin müşterek oyu olacaktı, sadece Devlet beye bir öncelik verilmiş olacaktı.

Yakın gelecekteki seçimin sonuçları teşkilatı tatmin edemezse ilk büyük kongrede ihtimaldir ki müşterek oyların diğer sahibine hak tanınacaktı.

Ama Ramiz bey, hareketin başlangıcından gelen çizgisini ve dolayısıyla geleceğini riske atmak bahasına aday olup kaybedince Devlet beyi seçen oyların hepsi Devlet beyin kendi oyları oldu.

Gelecek için de, "alternatif" olma konumu ister istemez Tuğrul beye kaldı.

Tuğrul bey, herşeye rağmen bu teşkilatın tabanında, politik kültürü vasatın altında olan bir kesimde sırf soyadından ötürü, bizce kişisel olarak haketmediği bir sempatinin sahibidir.

18 Mayıstaki fahiş yanlışlıklarına rağmen, sonraki kongreler sürecinde terkedemediği hırçın tavırlarına rağmen, Devlet bey genel başkan seçildikten sonra köşesinde vakur bir tavırla, sükunetle geleceği beklese idi seçimin sonrasında onun iddia ettiği gibi bir yetersizliğin ortaya çıkması halinde sahne isteme şansına sahipti.

Tuğrul beyin amacı gerçekten MHP'ye genel başkan olmak idiyse bu tavır onun için tek seçenekti.

Ama böyle olmadı.

Çünkü çevresindeki ihtiraslı halka seçimden sonrasını bekleyebilecek halde değildir. Onlar için nasılsa kaybedilecek bir şey yok, göle maya çalıyorlar "ya tutarsa" hesabı. Bir şekilde meclise kapağı atsınlar da bu ANAP'ın yada birbaşkasının şemsiyesi altında olmuş gam değil.

Peki bu beklediklerini bulabilecekler mi?

Bize göre hayır... ANAP onlara bu gün gaz verdiği kadar yem vermeyecek.

"Bugün maksat ki MHP bir psikolojik yara alsın seçmen nezdinde, yandaş medya da bunu allayıp pullayıp MHP bölündü havasına sokar, seçim günü de 2-3 kafa adama seçilme garantili adaylık verdik mi tamamdır, vermediğimizi zorla alabilecek halleri yok ya?" İşte bu da ANAP tarafının hesabı.

İhtiras halkası bu yorumumuzu beğenmeyecektir ama siz bir yere yazın, bu tezin sahibi yine haklı çıkacaktır ve zaman bunu nasılsa gösterecektir.

Sepeti koluna, herkes yoluna

Tuğrul bey, bu hareketin doğal lideri Başbuğ Alparslan Türkeş'in oğlu olduğu için ve yine bu sebeple bu teşkilatın bünyesinde bir teveccühe mazhar olduğu için ne zaman isterse ve nereden istese milletvekili adayı olur, seçilip milletvekili olur, MHP'ye 8-10 bakanlığın düştüğü bir kabinede muhtemeldir ki netameli işleri olmayan bir bakanlık da tevcih edilir kendisine.

Sayın genel başkanımız "MHP 5 milletvekilliği alacak olsa bunun biri Tuğrul Türkeş olur" diyerek kendisinin önceliğini kamuoyu huzurunda deklere ettiğinde Tuğrul bey bunu da çarpıtarak "MHP'nin hedefi 5 milletvekilliği olmamalıdır" diye ajitasyonlar yaptı.

Onun bu uyumsuz ve uygunsuz tavırlarının altında bütün Türkiye sathında onunla birlikte birşeyleri yakalayabilmeyi umudeden ve arzu eden toplam 40-50 muhteris insanın, "şu küçük dağları da sen yarattın" diyerek nefsine hitap etmeleri yatmaktadır. Umudettikleri, 5 yılda bir gelen bu seçim dönemini paraya ve kudrete tahvil edebilmektir.

Bunun iktidar eşiğindeki MHP'ye ve Türk Milletine ne kadar zarar vereceği pek de önemli değildir.

Aslında bu ihtiraslar da eminiz ki "Derin Devlet"in motivasyonları ve el altından bahşettiği imkanlarla canlanmıştır.

Yani bu senaryonun gerçek sahibi ANAP da değildir. "Derin Devlet" MHP'nin parlamentoda sisteme başkaldırabilecek bir sayısal çoğunluğa ulaşmasını istemez. Kendi menfaatlerinin peşinden koştuğunu zannedenler gerçekte "Derin Devlet"in sahnelediği oyunun oyuncularıdır.

Bu senaryoların MHP'ye hiç zarar vermeyeceğini söylemek mümkün değil. Ama bunun kazananı cepheye sürülenler olmayacaktır.

Tuğrul beyin zaten var olan potansiyel milletvekilliğini MHP bayrağı altında alması var iken beraberinde fazladan 1 yada 2 kişiyi daha parlamentoya taşımak uğruna seçime ANAP bayrağı altında girmesi MHP ile ilişkisini ilanihaye kesecek bir yolun başlangıcıdır.

Başbuğ'un oğluna bizim yakıştırdığımız bu değildir.

Ağırbaşlı, sükunetli bir bekleyiş ile kendi doğrularına teşkilatın iltifat etmesi ihtimalini tercih etmeli idi.

Ama zaaflar ve meziyetler Allah vergisidir, ısmarlama olmuyor.

Ne diyelim.?. Sepeti koluna herkes yoluna

* * *

Kurultay'daki "Şayet" başlıklı yazımızda da söylemiştik;

Bizi çinli hiç yenmedi, hep birbirimizi kırdık çinli cesetlerimizden ganimet topladı.

Bu kez tarih tekerrür etmesin dileriz.

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin!




 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ