TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
BÜYÜK DEVLET OLMAK İÇİN


05 / 10 / 1998

İtalyan Parlamentosundaki Eylem

630 kişilik İtalya Parlamentosunda 5 uç insanın yasa boşluklarını değerlendirerek -ve kimbilir hangi rüşvetin karşılığı olarak- kendi kendilerini kürt parlamentosu diye ilan eden 15 kişiye ve onların şovunu desteklemek için hazır bulunan 20-30 kişilik bir yandaş kalabalığına İtalya Parlamento Binası'nın bir odasında toplantı yapma imkanını sağlaması ne ürküp korkmamız gereken vahim bir olaydır ne de hiç umursamayacağımız kadar basit bir olaydır.

Bu kabil tasarrufları kuyruğuna basılmış kedi ciyaklaması ile değil, egemenlik sahasına giren diğer yaban hayvanlarını oradan uzaklaşmaları için uyaran bir aslan kükreyişi gibi içi dolu, netice alan ve kendine güvenen bir tavırla karşılamak doğrusuydu.

Sizi üzmek yada korkutmak, canınızı yakmak isteyenlerin bu niyetteki davranışlarına onların istediği tepkileri verirseniz doğru yolda olduklarına inanırlar ve benzeyen eylem ve davranışlarını devam ettirirler.

Türk dış politikası bu konuda oldum olası zaaf içerisindedir.

Oysa bir ülkenin kalkınmışlık ve refah düzeyi, içteki sosyo-ekonomik politikalarda doğru atılmış adımlar ve doğru yatırımlar kadar, dış politikasındaki başarılara da bağlıdır.

Ve ayrıca, toplumların mutlu yaşamak için yüksek hayat standardı kadar onurlu bir hayat yaşamağa da ihtiyaçları vardır.

Ve hatta, zaman zaman, gerek oldukça, onurundan taviz vermemek için bazı kâr ve faydalardan vazgeçebilmek de bir "Türk davranışı"dır.

Kuzey Irak'taki fiili durum

Bilinir ve hep söylenir;

Uluslararası ilişkiler, kalıcı dostlukların kriterleri ile değil günlük ve anlık faydaları, menfaatleri esas olan kriterlerle şekillenir.

Söz konusu toplantıya kadar yakın geçmiş ilişkilerimizde herhangi bir sorun yaşamadığımız İtalya'nın, ikisi "kızıl" komünist, ikisi "sarı" sosyalist, biri de "yeşil" olan, hasbelkader parlamenter olmuş toplam 5 ucuz insanın PKK tarafından kiralanarak Türkiye'nin hoş karşılamayacağı bir eylemi gerçekleştirmelerine göz yumması, bu ülkenin bizim dostluğumuza kıymet vermediği ve düşmanlığımızı da önemsemediği anlamındadır.

Türkiye hem kalkınmışlık düzeyi ile hem haysiyetli dış politikalar ile "Büyük Devlet" olabilmelidir ki dostluğumuz önemsensin, düşmanlığımızdan korkulsun.

Ve fakat...
Uluslararası ilişkilerde bu yanar döner tavırlardan, entrikalar ve ayak oyunlarından daha önemli olan, gücün bizzat kendisinin sahne aldığı "fiili durum"lardır.

Devletler hukukunda DE FACTO diye isimlendirilen "fiili durum", hakların güçten yana tahakkuk edişini bütün ülkelerin imzaladığı ve kabullendiği "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" ve "Birleşmiş Milletler Şartı" ile tescil eder.

Yani, evrensel hukukta "hak güçlünündür."

İşte bizim gafletimiz, Türk hükümetlerinin gafleti burada olmuştur.

Kuzey Irak'ta Türkiye'nin katkıları ile oluşturulabilmiş olan (Oluşturulabilmiş diyoruz, Türkiye'nin etkin katkıları olmasa idi Kuzey Irak'taki bu günkü fiili bölünmüşlüğün tesis edilemeyeceğine inanıyoruz) ve tamamen Türkiye'nin aleyhine işleyen, hatta Irak yönetiminden çok Türkiye'nin aleyhine işleyen bu fiili bölünmüşlük süreci, "nasılsa burada tanınmış bir devlet yok, bunu çağrıştıran anlaşmalar ve sözleşmeler yok, bu işin nasılsa hukuku yok, bu gerçekleşmez" yanlış kanaati ile göz yumulan ve oluşumuna iştirak edilen bu durum, aslında batının politik ayak oyunlarından çok daha önemlidir ve hatta onların yapılmasına sebep ve zemin teşkil eden alt yapıdır.

Kuzey Irak'ta Türk'ün düşmanlarına ve menfaatleri Türk menfaatleri ile çelişen ülkelere umut veren bu fiili durum olmasa idi, terörden ve uyuşturucu ticaretinden beslenerek Avrupa'da lüks hayat yaşayan bir güruhun kendilerini olmayan bir ulusun ve devletin parlamentosu ilan etmek arayışları da olmazdı, bundan fayda uman bazı Avrupa devletlerinin bu kabil organizasyonlara iltifat etmesi, hoşgörü ile davranması da mümkün olmazdı.

Esas olan fiili durumdur.

Rusya Çeçenistan'ın bağımsızlığını tanımamıştı ama ilanından 2.5 yıl sonra kendisini biraz toparlayınca ancak müdahale etmişti. Bu 2.5 yıl içinde savaş mevzilerini ve donanımlarını kavileştiren, uluslararası zeminde de ilişkilerini tesis eden Çeçenistan Rusya'nın geç kalan müdahalesine direnebilmiş ve fiili bağımsızlığını devam ettirebilmiştir.

Kıbrıs'taki Rum zulmüne Türkiye'nin müdahalesi ile oluşan KKTC fiili durumu 25 yıldır varlığını sürdürüyor, insanlar hür ve can güvenliği içinde yaşıyorlar. Bunun bedeli olarak bazı ekonomik zorlukların yaşanıyor olması hürriyetten ve can güvenliğinden mutlaka ki önemli değildir.

Yani ... Esas olan fiili durumdur.

Türkiye'nin bir "Büyük Devlet" olarak Kuzey Irak'ta ve her yerde uydu politikalar izlemeyi terketmesi ve kendi ulusunun hak ve menfaatlerini gözeten şahsiyetli politikalar izlemesi gerekir.

Malî Milat

Günü kurtarmanın ve küpü doldurmanın telaşında olan insanların hükümet ettiği devlet "Büyük Devlet" olamaz.

"Büyük Devlet" için "ilkeli, bilgili, dürüst" kadrolarla yöneten hükümetler gereklidir.

Oysa mevcudumuz malûmunuzdur...

Ölüyü diriyi soydular şimdi de kaçakçıların ve vurguncuların kara paralarına göz koydular.

Şu malî milat, belli ki tıkanan ekonomiye bir soluk aldıracak ama eve ekmek götürmenin yolu hırsızlara yataklık yapmak olmamalı, daha onurlu ve adaletli politikalarla da ekonomiyi düzeltmek, evin ekmeğini temin etmek mümkündür.

"Büyük Devlet", ülke nüfusunun %5'ini teşkil ettiği halde gayrı safi milli hasılanın %75'ini elinde bulunduran, istediği kadar vergi veren veya hiç vermeyen kişilerin, vergi yüzsüzlerinin, eteğine sarılıp "hadi yarısını ver, üçte birini ver de borcunu sileyim ödeşelim" demez, vergisini zamanında ödeyenlere bu haksızlığı yapmaz.

"Büyük Devlet", yıllık bütçesinin gelirler hanesine henüz işlenmemiş trafik suçlarının cezalarından gelecek diye şu kadar lirayı yazmaz. Henüz yanmamış ormanları nasılsa yanacak diye gider hanesine yazıyor mu ki?

"Büyük Devlet" can düşmanı olan terör ve kaçakçılık şebekesi PKK'nın ve yandaşlarının parasına cezai muafiyet tanıyarak, şehitlerin kemiklerini sızlatarak, ekonomiye soluk aldırmak bahanesiyle seçim yatırımı yapanlarla olmaz.

"Büyük Devlet" büyük düşünen insanlarla olur. Onların "ilkeli, bilgili, dürüst" kadroları ile hükümet ettiklerinde olur.

Türkiye, ülkücüler yönettiği zaman ancak "Büyük Devlet" olur.

O günler de geliyor. Geleceğe selam olsun!

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin !

 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ