TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
SON 20 YILIN VURGUN TEFRİKASI (3)


07 / 09 / 1998

Yağma Hasan'ın böreği

ANAP ismi vurgun ve soygun düzeninin adeta alameti farikası olmuştur.

12 eylül sonrasında, sihirli ve görünmez ellerin yardımıyla 300'e yakın milletvekili ile parlamentoya hakim güçlü bir hükümet kuran Özal'ın ANAP'ı bu dönemde kendisinden ısmarlanan herşeyi de rahatlıkla yapabilmiştir. Piyasa ekonomisine kontrolsüz, disiplinsiz bir geçişi alelacele temin ederken sayısız rantiyeci, kolay kazanma meraklısı, vurguncu, kişi ve şebekeler de üretmiştir. Beyan ve tasarruflarında bu kabil işlere açık olduğunu hep vurgulamıştır.

İşte böylesi hesap soranı olmayan bir ortamda bir tarafta sesi duyulmayan ızdıraplı yığınlar varken diğer tarafta medyanın da sürekli gündeminde olan Lale Devri benzeri bir sefahat alemi yaşanmakta idi.

Geleceği borçlanan bu suni bolluk yol ve köprü benzeri bazı altyapı yatırımlarında halka da bir ölçüde ulaşınca kendileri fakir olsalar da devletin zenginleştiği kanaati oluştu insanlarda.

Bu yanlış kanaat hâlâ var.

Eski hamam eski tas

Özal sonrası ANAP'ta zihniyet açısından değişen fazla bir şey yok. ANAP ismi hâlâ vurgun ve soygun düzenini çağrıştırıyor. Cumhuriyet tarihinde emsali görülmemiş, hayalleri bile zorlayan vurgun ve soygunlar kısacık ANAP hükümetlerine sığdırılmıştır.

Artık ANAP eğilimli ünlü köşe yazarları bile (gerçekte başka sebeplere dayalı operasyonları hükümetin mafya ile mücadelesiymiş izlenimi vermek gibi) bir fırsat yaratıp, kamuoyundaki hırsız ve vurguncusu bol bir teşkilat olmak imajından sıyrılmak, kurtulmak gerektiğini sık sık yazıyorlar. Bu serzenişlerde bir itiraf da gerçekleşmiş oluyor.

Aslında bu itirafların da pek önemi yok. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve reyting rekabeti bütün kirli bulanık işlerin kısa bir süre sonra herkes tarafından öğrenilmesine imkân veriyor.

Yol yaptıkça yolunu bulanlar

Bütün ANAP dönemleri yüklü vurgunların vurulduğu dev bayındırlık ihaleleri ile ünlenmiştir.
Başbakanın hemşehrileri Karadeniz seçmenine vaadi olan Karadeniz Otobanı, hangi mesafeleri hangi firma tarafından yapılacağı önceden bilinen anlaşmalı bir ihaleyle yandaşlara peşkeş çekilmiştir.

Hadise sadece ihaleyi alacak kişileri önceden belirlemekle sınırlı değildir.

Otobanın 300 kilometrelik bir bölümü 1 metreküp kazı bedeli 7 dolardan (dikkat edin, TL değil) bir firmaya ihale (daha doğrusu teslim) ediliyor. İşi alan firma bir taşeron firma çağırıyor ve işi metreküp başına 1.4 dolardan teslim ediyor. Elini sıcaktan soğuğa sokmadan, metreküp başına açıktan 5.6 dolar kâr ediyor. Bu arada 1.4 dolardan işi yapan firma da bundan kazanç sağlıyor. Her metreküp kazıda 5.6 doları açıktan götüren yandaş firma da eminiz ki bunun diyetini bir şekilde ödüyordur. Belki de bu ödeme için önümüzdeki seçimleri bekliyorlardır.

Türk-Telekom vurgunu

Türk-Telekom'da mahkemeye intikal etmiş olan yolsuzluk 300 trilyon Türk Lirası tutarındadır. 300 trilyonu 2 milyon devlet memuruna dağıttığınızda her memura 150 milyon lira düşer. Yani memurun aldığı maaşı %25 artırmanız için yeterli olan paradır bu miktar. 2 milyon devlet memurunun maaşını %25 artırdığınız zaman, 12 ay boyunca 12.5 milyon olarak bunu maaşlarına ilave ettiğiniz zaman, yıl sonunda bu insanlara toplam 300 trilyon vermiş olursunuz.

Demek ki bu yolsuzluk yapılmasaydı, enflasyonu memurun sırtından dizginlemeye çalışan hükümet 300 trilyon daha bulabilecek ve memura %25 daha fazla zam yapabilecekti.

Meclisi bile soydular

Şişli'de ANAP'lı belediye başkanı Gülay Atığ'ın yolsuzluklarının ortaya çıkması, Atığ'ın yeni bir koca ile yeni bir soyadı ve yeni bir bebekle, en önemlisi de belediyeden vurduğu yüzmilyarlarla yurt dışına kapağı atıp yeni bir hayata başlaması, bu kez direkt olarak bir "firma temsilcisi"nin soygunculuğunun tescili ANAP'ı ciddi şekilde sıkıntıya sokmuştu.

Gülay hanımı partiden ihraç edip kirinden lekesinden kurtulmak arayışlarında iken bu kez ANAP'lı meclis başkanı, kadronun en tepelerindeki bir adam, dünya siyaset tarihinde emsali olmayan bir şekilde başkanı olduğu meclisi soymuştur.

Kalemli, ANAP'ta Özal'dan bu yana var olan ve her zaman en tepelerde olan bir sima olarak, ANAP isminin vurgun ve soygun düzeninin alameti farikası olduğunu bir kez daha ve kesin bir şekilde tescil etmiştir.

Çözüm; "dürüst kadrolar"

Bu kokuşmuş soygun düzeninden kurtulmak için öyle sihirli formüller aramağa gerek yoktur.

Çözüm çok basit ve nettir;

"İlkeli, bilgili, dürüst" kadrolar.

Enflasyonu da düşürmek için, kalkınmayı da sağlamak için, gelir dağılımındaki adaletsizliği de gidermek için ilk lazım olan "gerçek niyet ve kararlılık"tır.

Bu niyet ve kabiliyet açısından yeterlilik, bu lazım gelen dürüstlük de ancak MHP'nin "ülkücü" kadrolarında vardır.

MHP'li kadrolar görev yaptıkları her hizmet noktasında bunu kanıtlamışlardır.

Gümrüklerin yolgeçen hanına döndüğü ve ülkenin üç kuruşluk döviz girdisini de kaçakçıların geri götürdüğü bir dönemde, parlamento dışından Gümrük Tekel Bakanlığı'na getirilen MHP'li Gün Sazak beyin rüşvet yemiyen ve mafyanın tehditlerinden korkmayan ülkücü kadrolarla kaçakçıların çanına ot tıkaması buna en çarpıcı örnektir. Gün Sazak bu yüzden şehit edilmiştir.

Yerel yönetimlerde halka hizmet veren MHP kadrolarının dürüst ve işbilen tutumları da bir başka göstergedir.

Şimdiye kadar hiçbir MHP'li belediye başkanı yolsuzluk ve usulsüzlük sebebiyle işten el çektirilmemiş hatta bu benzeri konularda takibata dahi uğramamıştır.

Oysa büyük-küçük bütün partilerin belediye başkanlarından bu konuda sabıkaları vardır.

Bahçeli'den örnek tavır

MHPnin doğal lideri ve kurucu genel başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş'ten sonra ülkücülerin kendilerine "Genel Başkan" seçtikleri Dr. Devlet Bahçeli, MHP'nin bu söylemleri ile örtüşen bir tavır sergileyerek, teşkilatın il ve ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının ve genel merkez yöneticilerinin katıldığı bir küçük kurultayda, dürüst ve ilkeli siyaset adına örnek teşkil etmesi dileğiyle, malvarlığını kamuoyuna ve teşkilatına açıklayarak cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleştirmiştir.

Bütün bunlar MHP'nin dürüstlük ve adalet içeren, toplumcu bir karakter içeren söylemlerinde ne kadar samimi olduğunun göstergesidir.

Evet-Çözüm çok basit ve nettir.

Çözüm "dürüst kadrolar"dır ve bu yalnızca MHP'de vardır. Türk Milleti de artık bunu farketmiştir. Kutlu olsun!

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin!

 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ