TÜM YAZILARI

Hareket Gazetesi

Dolu dizgin ufka doğru
Meslek odalarını da kazanmalıyız
Her çocuğunuz için bir ağaç dikin
Yol olursa kötü olur
İlkeli ilişkiler ikili ilişkiler
Her 3 mayıs'ta daha ileri
Ahtopotun en güçlü kolu
12'ye çeyrek mi var ?
Birer birer vurulsak da
Tam demokrat,  toplumcu, hukuk devleti
Sevr'in altyapısı hazırlanıyor !
Ormanlarımız yanmasın
Türk Boğazları yeni tüzük tasarısı
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (1)
Liberalizm - Toplumculuk - MHP (2)
Biz bir halk hareketiyiz
Teşkilatların yapılanması hakkında

Seçim kapıda

Aday tespitleri
Nicelik değil nitelik
Kim ayrıldı ise o birleşsin
Son 20 yılın vurgun tefrikası (1)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (2)
Son 20 yılın vurgun tefrikası (3)
30 eylül mali miladı
Faziletin iki yüzü
Ortalık toz duman
Büyük devlet olmak için
İyi ki MGK var
Aliyev ve Bakü-Ceyhan
Şayet...
Ekmek bıçağı ve başörtüsü
Aday olunuz
Böyle zamanlarda
Kirli ellerle olmaz
Şarkılarda ki erozyon
Selam olsun !
Katil'i unutmayın !
Bu kadar basit !
Demokrasi ve merkez yoklaması
Şimdi daha çok okumalıyız
Eyalet modeli mi, Türk Birliği mi
Barış için yürümek
Siyasetten...

Mutluluklara düşen gölgeler

HAREKET GAZETESİ YAZILARI

 
TÜRK BOĞAZLARI YENİ TÜZÜK TASARISI


22 / 06 / 1998

Türk Boğazları'nın uluslararası hukukunu belirleyen Montrö Sözleşmesi'nin tarihi olan 1936'dan günümüze, boğazlarımız için artan gemi trafiği, gemi tonajlarının büyümesi ve çağın getirdiği diğer değişikliklerden ötürü, en çok da Rusya'nın boğazları büyük tonajlı tankerlerle bir petrol taşıma yolu olarak kullanmak istemesi, geçtiğimiz yıllarda Türk hükümetlerini güne uygun bir BOĞAZ TRAFİK DÜZENİ (BOĞAZLAR TÜZÜĞÜ) hazırlamak noktasında mecbur bırakmıştır.

Halen yürürlükte olan bu "Boğazlar Tüzüğü" bazı bakımlardan Montrö'yü zorlayan, yürürlükten kaldırma eğilimlerini artıran kısıtlayıcı hükümlere sahip olduğu için, başta Rusya olmak üzere, bu yolu sıkça kullanan bazı devletlerin itirazlarına uğramıştır.

Montrö'yü uluslararası tartışmaya açarak yürürlükten kaldırılmasının dahi konuşulmasına sebebiyet verebilen, Sevr dayatmacılarına zemin hazırlayan böyle kısıtlayıcı bir boğaz trafik düzeni uygulamaya koymak bize göre yanlıştı.

Çünkü, Montrö'nün yürürlükten kalkması halinde, kendisine ait anlaşması bulunmayan yerler için 1982'deki "BM Deniz Hukuku Sözleşmesi"nin ilgili maddelerine göre bir uygulama belirlenir. Böyle bir durum, boğazlarımız için Montrö'den doğan hak ve avantajlarımızı kaybetmemiz anlamındadır.

Yeni hazırlanan "Boğazlar Tüzüğü" tasarısı bu itirazları ortadan kaldıracak şekilde bir yumuşama içermektedir. Ayrıca uygulamadan doğan zorluklar ve uluslararası arenadaki düşmanlarımızın istifade etmeğe çalıştığı zaaf içeren bazı hususlar düzeltilmeğe çalışılmıştır.

Denilebilir ki; "Devlet hayatında bu tür geri adımlar hoş şeyler değildir, itibar ve yaptırım kabiliyeti kaybettirir, çalışmalar ilk defasında titiz ve azami dikkatle hazırlanmalıdır."

Veya; "Bu şeklin itirazlara yol açacağı biliniyordu. Ama, Türkiye'nin haklarını koruyan her tüzüğe, boğazları sıkça kullanan gemilerin bayrak devletlerinin ve zaten her konuda Türkiye'ye hasmane bir tavır içinde olan bazı komşularımızın, nasılsa bir şekilde itirazları olacaktı. Biraz sıkıyı gösterip sonra geri adım atmış gibi olmak, onları kısmen tatmin ederek Türkiye'nin en çok faydasına olan uygulama şeklini sağlamak içindi."

Bunların her ikiside tartışılabilir ve kabul edilebilir görüşlerdir.

Bizim asıl ilgilendiğimiz bu tasarının da bazı zaaflar ve yanlışlıklar içermesidir.

Çünkü artık bir zaman sonra bunu da değiştirebilmek pek imkan dahilinde olamayacaktır. Böyle bir tasarruf iyiden iyiye gayrı ciddi olur, mevcudu da laçkalaştırır.

Bunun için tasarı alışılageldiği üzere bir bakanlar kurulu kararnamesi şeklinde hazırlanmak yerine meclise getirilmeli ve enine boyuna tartışılmalı, mahzurları da bu şekilde tespit edilerek giderilmelidir.

Şayet bu şeklin bizim bilemediğimiz ve açıklanamayacak mahzurları var ise, tasarının kararname olarak çıkmasında başka faydalar mülahaza edilmekte ise, o zaman "Boğazlar Tüzüğü"ndeki bizim tespit edebildiğimiz ve edemediğimiz bütün eksiklikleri ve yanlışlıkları giderecek başka bir yol, bir şekil bulunmalıdır.

Ama, mutlaka bir şekilde düzeltilmesi gereken husus, yeni tüzük tasarısında öncekinden farklı olarak büyük tonajlı Türk gemilerine uygulamadığımız "kılavuz kaptan" mecburiyetini kaldırarak bu tezimizi diğer devletlere karşı savunma şansımızı çok zayıflatmış, hatta kaybetmiş olacağımızdır.

Kılavuz kaptan uygulaması, bu hizmetin Türk Devleti'ne bir gelir getirmesi amacı ile düzenlenmiş değildir. Amaç, Montrö sözleşmesinde yer alan "zararsız geçiş"i mümkün olan en üst düzeyde sağlamaktır.

Türlü girinti çıkıntıları, akıntıları olan, deniz kazalarına çok müsait yapısından ötürü sık sık kazalar yaşanan boğazlarımızda, hele kıyılarında 15 milyon insanın toplu halde yaşadığı, bir tarih ve kültür hazinesi olan dünya metropollerinden birinin bulunduğu İstanbul Boğazı'nda nükleer yükler, petrol ve diğer bazı tehlikeli kimyevi maddeler taşıyan gemilerin kazaları, tarih ve kültür mirasını yok edecek, bölgedeki ekolojik dengeyi imha edecek büyük yangınlara, bu yangınlardan ötürü, keza nükleer veya kimyasal zehirlenmelerden ötürü, kitlesel ölümlere sebebiyet verebilir.

Kılavuz kaptan uygulaması da, tüm diğer kural ve kaideler de bu önemli tehlikeleri gidermek içindir.

Türkiye'nin kılavuz kaptan uygulaması tezinden vazgeçmesi "kaş yaparken göz çıkarmak" gibi olur. Türk gemilerine uygulanan mecburiyet bizim ticaret adamlarımızı Dünya pazarlarındaki yerleri açısından olumsuz etkileyecekse, bu, başka bazı tedbirlerle ve teşviklerle giderilmelidir.

Tasarıdaki bir diğer önemli olumsuzluk da, bir çok maddeye öncekinden farklı olarak IMO (Uluslararası Denizcilik Teşkilatı) ve COLREG (Denizde Çalışmayı Önleme Sözleşmesi) standartlarının ilave edilmiş olmasıdır. İlgili maddelere dışardan gelecek itirazları engellemek amacıyla bu uluslararası normları bir kez kabullendiniz mi, ilerideki ihtilaflı hallerde de, diğer tüzük maddeleri için de bu standartların getirdiği hükümleri kabule zorlanırsınız.

Bizce, bu standartlara uygun teklifleri, bu standartları belirleyen kurumların ve sözleşmelerin adını kullanmadan, onların yaptırım kabiliyetlerini baskı unsuru olarak kullanmadan yapmalıyız. Aynı ölçüleri Türk Devleti'nin tercihleri olarak sunduğumuzda, buna itiraz etmek isteyenlerin dolaylı olarak altlarında imzaları bulunan bu standartlara itiraz etmek durumuna düşmekten kaçınacakları kuvvetle muhtemeldir.

Bu tasarı yürürlüğe girmeden önce bu eksikliklerin mutlak surette giderilmesi gerekir.

MHP iktidarına giden yolda yaptığımız ve yapacağımız diğer bir çok şey gibi kamuoyunu bu bilgilendirme de esas itibariyle Türk Milleti'nin hak ve menfaatlerini korumak ve gözetmek içindir.

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin!

 

A S A M  B Ü L T EN

U F U K  Ö T E S İ